28. Venedik Film Festivali




Sekiz eylül gecesi, Venedik’te kadehler, 28’nci Uluslararası Venedik Film Festivali’nde armağan kazanan şöhretler şerefine kaldırıldı. Misafirler, neticelerin ilan edilmesini sabırsızlıkla bekliyorlardı. Festivale ancak on beş ülke katılmıştı ve gösterilen filmlerin de çoğu seyredilemeyecek kadar kötüydü. Fakat bu yıl iki festival komitesi, birçok sinema ve tiyatro şöhretinin Venedik’e gelmesini sağlamıştı… Böylece, yıllardan beri hiç bir festivalde görünmeyen şöhretleri Venedik’te görmek mümkün oldu… Avrupalı şöhretler, haftalarca önce terzilerine festival için yeni elbiseler sipariş vermişler, saç modellerini, festival şerefine değiştirmişlerdi…





Fransız filmcileri yaz başında Cannes Film Festivali'ne gelmek şöyle dursun, bir nezaket telgrafı çekip, özür dilemek zahmetine bile katlanmayan şöhretleri Venedik'te görünce hem şaşırdılar, hem de gücendiler...

Filmcilerin açısından Cannes Film Festivali, Venedik'ten daha büyük bir önem taşıyordu. Ama şöhretler, bu yıl onların fikirlerini benimsememişlerdi..

Venedik Film Festivali, bir bakıma mini-etek festivali oldu.. Gerek sinemanın şöhretleri ve gerekse festivalde dikkati çekmek için Venedik'e koşan sinema meraklısı genç kızlar, gece gündüz, mini-mini eteklerle dolaştılar durdular... Şöhretler arasında mini - eteğe rağbet etmeyen iki kişi vardı: Sylva Koscina ve Elizabeth Taylor... Açık pembe renkte sade, fakat şık bir tuvalet giymiş olan Sylva Koscina, hemen, gecenin kraliçesi oluvermişti..





Elizabeth Taylor ile Richard Burton ise, yeni çevirecekleri filme başlamak üzere Sardunya'ya gitmeden önce Venedik'e de uğramışlardı. Oscar gecesine bin bir bahane uydurup gitmeyen Elizabeth Taylor'un, İtalyan filmcilerinin tertipledikleri festivale gelmesi, her şeye rağmen Amerikalı hayranlarını kızdırdı.. Elizabeth, kısa saçları, işlemeli tuvaleti ve kocasının hediyesi olan şahane zümrüt küpeleri ve kolyesi ile pek hoştu.. Kapanış gecesi verilen baloda karı - koca birbirleriyle yeni tanışmış iki genç aşık gibi yanak yanağa, dudak dudağa dans ettiler, birbirlerinden başka kimseyle de ilgilenmediler..





Sophia Loren, Venedik Festivali'nin hiç olmazsa son gecesinde hazır bulunacağını bildirmişti ama, ünlü yıldız sözünü tutmadı... Fakat Claudia Cardinale ile Gina Lollobrigida, onun yokluğunu, İtalyan sinema severlerine hissettirmediler... Kocası Milko Skofic'den ayrıldıktan sonra, bir bocalama geçiren Gina, festivalin en neşeli, en şık kadınlarından biriydi... Claudia Cardinale için de festivalin en mutlu şöhretiydi demek doğru olacak. Genç kadın, sevdiği erkekle evlenip, çocuğunu gizlemekten kurtulmasının tadını ancak, şimdi çıkarıyordu... Gina ile Claudia, veda balosunda sık sık bir araya gelip, tatlı tatlı konuştular..





Albert Camus'nün «Yabancı»sında baş rolü oynayan Marcello Mastroianni, ilk defa bir festivalde eşi ve kızıyla beraber halkın karşısına çıktı... Ünlü aktör, siyah brokardan ceket ve düz siyah satenden pantolon giymişti. Hanımı onun yanında daha sade kıyafetli sayılabilirdi.. Luchino Visconti'nin çevirdiği «Yabancı», maalesef hiç beğenilmedi. Oyuncu olarak Marcello elinden geleni yapmış, filmin başarılı olması için çalışmış, didinmişti. Ama filmin kuruluşundaki aksaklık, Marcello'nun da bir şeyler yapmasına meydan vermemişti... «Yabancı» filmini sonuna kadar seyredebilenlerin sayısı, parmakla gösterilecek kadar azdı.. Festivalin son gecesinde en fazla konuşulan konu da «Yabancı»nın fiyaskosu oldu..





İngiliz artisti Shirley Knight'ın baş rolünü oynadığı «The Dutcbrhan» (Hollandalı) isimli İngiliz filmi çok beğenildi. Özellikle Shirley Knight'ın rolünü başarıyla oynadığı ve armağan kazanmayı hak ettiği söylenmekteydi. Jüri de, söylentilere uyup Shirley Knight'a en başarılı yıldız armağanını verdi...

Baş rolünü Catherine Deneuve'un oynadığı «Belle de Jour» (Günün Kadını) gerçekten nefis bir filmdi. Daha gösterildiği gün, herkes bu filmin birinci seçileceğine kanaat getirmişti.. Catherine Deneuve, mini-etekli elbisesiyle davetliler arasında dolaşırken, «Günün Kadını» filminin ona armağan kazandıracağını umuyordu ama maalesef, Shirley Knight daha fazla oy topladı...





Son gece verilen balonun en neşeli kadını Jane Fonda oldu.. Omuzlarına kadar inen dağınık, sarı saçlarıyla, ikinci bir Catherine - Deneuve havasına bürünmüştü.. Amerikalı yıldızı görenler, kocası Roger Vadim'in hep aynı tipte kadın yaratmakta usta olduğu kanısına vardılar..

Film eleştiricileri, festivalin sönük geçmesinden, gönderilen filmlerin değersizliğinden yakına dursunlar, katılan şöhretler bakımından 28. Venedik Film Festivali, son yılların en parlak festivali oldu diyebiliriz...

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 39. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir