Ayla Algan Sanremo’yu Fethetti




10 yıldan beri İtalya’nın Sanremo şehrinde komedi filmleri yarışması yapılır. Dünyanın hemen bütün ulusları, en zengininden en fakirine kadar bu yarışmaya filmleriyle katılır. Gazetelerimiz en ufak bir spor haberini hemen verirler de büyük bir sanat olayım nedense okurlarına bildirmezler. Eğer, Ayla Algan gibi büyük bir tiyatro ve sinema oyuncusu olmasaydı, biz daha nice yıllar Sanremo ve Bordighera’da komedi filmleri yarışması yapıldığım öğrenemeyecektik.






Bu büyük olayı, başından anlatalım: 6 mayıs 1967 tarihli «SES» te Ayla Algan’la ilgili bir röportaj yayınlamış ve orada, son çevirdiği «Ah Güzel İstanbul» filminin festivallerdeki yarışmalara girmeye layık büyük bir eser olduğunu yazmıştık. Mecmuamızda bunu okuyan filmin prodüktörü Nusret ikbal, filmine Fransızca «alt yazıları» yazdırarak 15 – 22 temmuz tarihleri arasında Sanremo ve Bordighera’da yapılan «santimantal komediler» yarışmasına gönderdi. Önceleri filmin rejisörü Atıf Yılmaz ile filmin erkek oyuncusu Sadri Alışık’ı da, filmle birlikte Sanremo’ya götürmek isteyen Nusret İkbal, Atıf Yılmaz’ın filmleri, Sadri’nin de yıllık tatili dolayısıyla ancak Ayla Algan’ı, Türk sinema oyuncularını temsil etmek üzere yollayabildi. Az daha Ayla Algan da, «LCC» adlı Tiyatro Okulundaki dersleri dolayısıyla gidemeyecekti. Fakat Turizm ve Tanıtma Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin ısrarlı ricaları ve:






– «Şahsiyetiniz dolayısıyla Türkiye’yi mükemmelen temsil edeceğinize ve memleketimize büyük faydalar sağlayacağınıza inanıyoruz» sözleri karşısında alelacele pasaport çıkarıp festivalin son gününden bir gün önce, 21 temmuz cuma günü, Yeşilköy’den bir uçağa atladığı gibi İtalya’ya uçtu.

Bundan sonrasını Ayla Algan’dan dinleyelim:



– «Öğleden sonra Sanremo’ya ulaştım. Festival Tertip Komitesinin mihmandarı, bizim filmimiz ‘Ah Güzel İstanbul’un, sanatçılar gelmediği için, son güne bırakıldığını ve ertesi günü bir basın toplantısı yapmam gerektiğini söyledi. Filmin prodüktörü, erkek oyuncusu ve rejisörü için de otelde yer ayırtmışlardı. Ertesi sabah, jüri üyeleri halktan ayrı olarak, yalnız başlarına bizim filmi seyrettiler. Antalya’da olduğu gibi jüri halk arasında filmi seyretmiyor. Halk, filmi akşam 21’de gördü. Film gösterilmeden önce yapılan basın toplantısında Fransızca, İngilizce konuştum. Bir Yunanlı gazetecinin, derdini Fransızca veya İngilizce anlatamadığım görünce, ona Rumca hitap ettim. Adam şaşırdı. Avrupalılar, bizi Arapça konuşan, haremde yaşayan, cahil kadınlar sanıyor. Benim bikinili resimlerimi çekmek istediler.






Onlara ‘Ben vamp veya pin – up değilim, aktrisim, bikiniye ihtiyacım yok…’ dedim. Birkaç cümle konuştuktan sonra, merak ve ciddiyet içinde en ağır konulara geçtiler. Etrafımda oturan ve ‘Sahi, gerçekten Türk müsünüz?’ diye sorular sorarak bir türlü inanmak istemeyenlere filmimizin özelliklerini anlattım. ‘Ah Güzel İstanbul’ un bir Jerry Lewis komedisi değil, bir sosyal komedi olduğunu, bizim problemlerimizi bilenlerin daha iyi anlayacağını söyledim. Asim da filmin İtalyanca dublaj yapılması lazımdı. Benim oyunumu Şarlo’ya ve Giulietta Masina’ya benzettiler. Sadri için ‘İtalyan ve İspanyol rejisörlerinin tam aradığı tip’ dediler. Filmin rejisörü Atıf Yılmaz’ın da ustalığım övdüler.






Eğer ‘Ah Güzel İstanbul’, İtalyanca veya Fransızca dublaj yapılsaydı muhakkak festivalin birincisi olurdu. Çünkü birinciliği kazanan İngiliz filmi, İtalyanca gösterilmişti. Jüri üyeleri filmdeki birçok konuşmaları anlayamadığı için bizim filmi ikinci seçtiğini söyledi. Son gece beni sinemadaki halka takdim ettiler ve Sanremo Belediye Başkanı, ‘Gümüş Ağaç’ plakasını verdi. Televizyoncular, fotoğrafçılar resimlerimizi çektiler. Gazeteler ve televizyonlar bu töreni yayınladı. ‘Ah Güzel İstanbul’ bütün Avrupa sinemalarında ve televizyonlarında gösterilmek üzere, bir Alman firması tarafından satın alırdı. Bu, sanatımızın Avrupa’da da tanınması için güzel bir vesile olacak.»






Ayla Algan’ın evinde, «Ah Güzel İstanbul» un rejisörü Atıf Yılmaz ile prodüktörü (Berlin Festivalinde de «Kırık Çanaklar» filmiyle de derece alan) Nusret İkbal, bu mutlu olay dolayısıyla toplanmışlardı. Önce filmin ve festivalin özellikleri üzerinde konuşuldu. Sonra yeni kararlar alındı ve İkinciliği kazanmamız şerefine’ konyak kadehleri tokuşturulup içildi. Atıf Yılmaz:

– «Film hepimizin eseri. Başarı hepimizin» dedi. Nusret İkbal:

– «Böyle bir filme para yatırdığım için bahtiyarım. Bundan sonra rejisör, senarist ve artistler için en büyük ücreti ödeyip en iyi sanatçılarla çalışacağım. Daima yabancı memleketlere satılabilecek kalitede filmler yapacağım ve bütün film festivallerine gireceğim. ‘Ah Güzel İstanbul’u bütün Avrupa televizyonlarında gösterecekler. Böylece Türkiye’nin faydalı propagandası yapılmış olacak,» dedi.



Ayla Algan ise:

– «Sanremo Festivaline 10 yıldan beri ilk defa bir Türk filmi katılmış. Şimdi ikinci olduk. Bundan sonra, birinciliği almak için gireceğiz. Bunun için çalışacağız,» dedi.

Ayla Algan, gerçekten Türkiye’yi ve Türk sanatçılarını İtalya’da başarıyla temsil etmiş, büyük sükse yapmıştı. İtalyan gazetelerinde bu «çok zarif ve çok zeki sanatçı» hakkında, sayfalar dolusu övgü yazıları çıkmıştı. Sonunda Türk sinemasını, yabancı diyarlarda Ayla Algan’ın temsil etmesinin, Türk filmciliği için büyük bir şans olduğuna inandık.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 33. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir