Ediz Hun ve Sema Özcan Barıştı



Yeşilköy havalanırım bekleme salonunda onları gördüğüm zaman gözlerime inanamadım.

- «Aaaa! Ediz Hun ile Sema Özcan değil mi?» diye elimle gösterip foto muhabirimiz Kutlu Ertuna'ya sordum. O da baktı, «Ta kendileri! Sakın bir filim seti falan olmasın? Malum ya onlar ancak bir filim çekiminde yan yana gelebilirler,» dedi.

Yanlarına yaklaştık. Foto muhabirimiz resimlerini çekmeye başladı. Flaşın parladığını görünce bize baktılar. Ediz, Sema'yı sağ tarafına oturtmuş, birlikte kahve içiyorlardı...



- «Hayret doğrusu! Allahaşkına siz birbirinizle dargın değil miydiniz? Ne zaman barıştınız?» dedik.

Ediz, Sema'ya Sema, Ediz'e, «Ne diyelim?» der gibilerden baktılar. Sonra da ayağa kalktılar. 20.05 uçağı kalkmak üzereydi. Sema Özcan, «İzmir'e, Yıldız Kenter'in davetlisi olarak gidiyorum. Vaktim olsaydı konuşurdum,» dedi ve Ediz'le vedalaşıp uçağa doğru hızla yürüdü. Ediz Hun, uçak kalkana kadar, «kapı» da durdu. Uçak havalandığı zaman el salladı, sonra «Corvair» arabasına atladığı gibi gözden kayboldu.





Biz de, Ediz'in peşinden İstanbul'a döndük. Evinde yoktu. Çalıştığı film setinde yoktu. Nihayet Alyon sokağında (Yeşilçam'ın bir koludur) rastladık. Gene sorgu, sual... Bize, «Sema Özcan salı sabahı İstanbul’da olacak. Önce ona sorun. Cevap alın, ondan sonra bana sorun cevap vereyim,» dedi.

Biz geçtiğimiz perşembe saat 20.05'ten salı sabahı saat 9.05'e kadar Sema Özcan'ın İzmir'den dönüşünü beklerken, SES koleksiyonunu karıştırıp geçmiş günleri hatırladık.



Sema Özcan ile Ediz Hun, birbirlerini ilk defa, Hulki Saner'in «Allahaısmarladık» filminde, 1966 yılının eylül ayı başında tanımışlardı. Ediz Hun'un o sıralarda «kalbi kırık» tı. Hülya Koçyiğit'ten yeni ayrılmıştı.

«Hıçkırık» filminde delice sevişen Hülya - Ediz çifti, «Samanyolu» filminde «kavgalı» ve «dargın» olarak oynamıştı. Daha doğrusu Hülya'nın yüzüne, set dışında Ediz bir an bile bakmamıştı. Çünkü o sıralarda Ediz Hun, «Hülya Koçyiğit, Sema Özcan'ın tırnağı bile olamaz!» diyerek eski sevgilisi ile yeni sevgilisini mukayese etmiş ve sözlerine, «Türk sinemasına şimdiye kadar Sema Ozcan gibi bir kız gelmedi,» cümlesini ilave etmişti .





- «Eh, Ediz böyle söyledikten sonra Sema ile muhakkak evlenir,» hükmünü vermiştik. Nitekim, yerli sinemanın en romantik aşkı mutlu bir evliliğe doğru gidiyordu. Ediz Hun, Cihangir'de, doğduğu mahallede, İstanbul'un en güzel manzaralı apartmanlarından birini almış, içini dayayıp döşemişti. Cihangir'deki ev bir «gelin» bekliyordu. Fakat bu eve, beklenen güzel Çerkeş kızı gelmedi. Çünkü Ediz Hun, evlendikten sonra Sema Özcan'ın filim artisti olarak çalışmasını istemiyor, «Benim karım evinde, kocası ve çocuklarıyla meşgul olmalı!» diyordu.



Sema Özcan ise, Ediz Hun'un bu teklifine, «Lise ve konservatuvarı bitirdikten sonra, tiyatro ve sinema oyuncusu olmak için bunca emek sarfettim. Daha tiyatro ve sinema alanına yeni adım atarken bırakmak istemem. Onun için Ediz Hun'un evlenme teklifini kabul edemiyorum,» karşılığım vermişti

Evlenmek, her şeyden önce çiftlerin anlaşmasına dayandığına göre, zıt fikirdeki kadın ve erkeklerin evlenmesi mutluluk değil, ancak bedbahtlık getirebilirdi. Yapılacak şey, kadın ve erkeğin, mizacına göre seçtiği yolda yalnız olarak yürümeleriydi. 25 kasım 1967 tarihli SES'te çıkan bir röportajımız bu konuyu işliyor ve Sema Özcan ile Ediz Hun' un «ayrıldıklarını» bildiriyordu.





O günden bu yana altı ay geçti. «Allahaısmarladık», «Beş Fındıkçı Gelin», «Ömrümce Ağladım», «Sevda» isimli filimlerde birlikte oynayan ve hepsinde «rol icabı» evlenen Sema Özcan ile Ediz Hun'un ağzından artık evliliğe dair bir tek cümle duyamaz olmuştuk.

- «Ediz Hun'un, Hülya Koçyiğit gibi, Sema Özcan'la olan aşkı da hüsranla neticelendi,» diye düşünüyorduk. Setlerde, yollarda karşılaştığımız zaman Ediz, Sema hakkında bir tek kelime söylemiyordu. Sema Özcan da aynı şekilde davranıyor, platonik ve romantik aşkları hakkında açıklama yapmaktan kaçınıyordu.



Yeşilköy havaalanında rastladığımız «eski aşıklar» la geçtiğimiz salı günü konuştuk. İkisi de, birbirlerine karşı duydukları hislerin, fikirlerin açıklanmasını istemiyordu. Onları konuşturmak doğrusu pek zor oldu. Önce Sema Özcan'la Esentepe Keskinkalem Sokak 33 sayılı evinde konuştum. Sorularıma, Sema Özcan özetle, mana olarak şu cevabı verdi:





- «Ediz'le darılmamıştık ki barışmış olalım. Bildiğiniz gibi Ediz, evlenmek için benim sahne ve sinemadan çekilmemi şart koşmuştu. Bu şart bana ağır geldi, evlenmek niyetini bıraktım. Bunca yıl tiyatro ve sinema oyuncusu olmak için çalıştım. Beni teşyi etmesine gelince: Bu, gayet tabii bir harekettir. Zira, evlenmek düşüncesini aklımdan çıkardım; ama aramızdaki dostluk ve arkadaşlığı, basit insanlar gibi, silkip atmak da manasız değil mi? Aynı meslekte, yan yana çalışıyoruz. Bizi aynı filimde oynatıyorlar. Hülya Koçyiğit'le bunca kavga - gürültüden sonra barıştı ve bugünlerde «Kadın Asla Unutmaz» filminde aşık rolünde gayet samimi olarak oynuyor da, niçin benimle darılsın? Ediz Hun'u bundan sonra benimle birlikte gene görebilirsiniz. Meslektaşız, arkadaşız. Hem de birbirini takdir eden, birbirine saygı duyan iki arkadaş...»



Ediz Hun ise bu konuda şunları söyledi:

- «Büyük bir gazetecilik başarısı gösterdiniz ve bizi bu fotoğraflarda görüldüğü gibi yakaladınız. Önce sizi tebrik ederim. Bunlar için ne söyleyebilirim?

İzmir'e onu teşyi ettim. Dargınlık, basit, cahil insanlar arasında olur. Sema Özcan hakkındaki duygu ve düşüncelerim ise herkesin malumudur. İstikbalde ne mi olacak? Bilmem, ben falcı değilim ki!... Bu, «tespitiniz» belki sonun başlangıcı olabilir. Belki de başlangıcın sonu... Onun yerli filmlerde oynamasını hala tasvip etmiyorum. Tiyatroda oynayabilir.»

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 23. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir