Efsaneyi Yıkan Güzel Olinka Berova




Adı, Olinka… Çek dilinde, küçük bebek anlamına geliyor. Gerçekten de bebek yüzlü, masum tavırlı bir genç kadın… Aklı fikri beyazperdede… «Dünya sinemasının en şöhretli yıldızı olmak istiyorum» diyor da başka bir şey demiyor… Mesleğinde ilerlemek, adını bütün cihana duyurmak için de bir ilim adamı ciddiliği ile çalışıyor, gözlerini dört açıp etrafındakilerden bir şeyler öğrenmeye bakıyor… Kısacık meslek hayatına rağmen bugüne kadar bir düzine filmde rol alabilmiş… Başrolde oynadığı ilk filmi de geçenlerde tamamlandı…





Prag'da bir mağazada tezgahtarlık yaparken prodüktörlerin dikkatini çekip sinemaya geçen Olinka'yı görenler onu hemen kime benzettiklerini düşünmeye koyuluyorlar... Sarışın yıldız adayını şimdiye kadar kimlere benzetmediler ki... Önce, «Marilyn Monroe» dediler. Ama Amerikan sinemasının bu talihsiz sarışın bombasına benzetilmek Çek güzelinin hiç de hoşuna gitmemişti. «Olinka yakında ikinci bir Marilyn Monroe olacak» diyenler, Avrupalı filmcilerdi. Sinemanın bu bebek yüzlü, bebek isimli yıldız adayı ise: «Ben ölmüş bir artiste benzemeyi asla istemem. Bunu kendime hakaret sayarım» diyor, sonra da masum yüzünü buruşturarak devam ediyordu: «Ben kimseye benzemek istemiyorum. Sadece Olinka Berova olduğum için filmcilerin bana iş vermelerini tercih ederim...»





Son günlerde ise bebek yüzlü Çek güzelini filmciler, bir başka meslektaşına benzetmeye başladılar... Genç kızın İsviçreli yıldız Ursula Andress'i şaşılacak derecede andırdığını, hatta güzellikte, zarafette onu fersah fersah geçtiğini belirtiyorlar... Bu benzetmenin ortaya çıkmasına biraz da Olinka'nın başrolde oynadığı ilk film sebep oldu diyebiliriz... Çek asıllı artist, «The Vengeance of She» (O Kadının İntikamı) isimli filmde rol almadan önce Ursula Andress «She» (O Kadın) isimli filmi çevirmiş ve çevresindekilere aman verdirmeyen, zalim, aynı zamanda cazibeli bir kadın hükümdarı canlandırmıştı. Aynı filmin ikinci kısmı çevrilirken başrolü gene Ursula Andress'in oynaması gerekirken filmciler, tutup bu imkanı Olinka'ya sağladılar. Çek güzelinin dayanılmaz cazibesi prodüktörlere Ursula'dan yüz çevirtmişti...





İsviçreli yıldız, haberi alınca küplere bindi. Hiç kimsenin bu filmde onun yerini tutamayacağını söyledi. Ayrıca Olinka Berova gibi meçhul bir artisti bu filmin başrolünde oynatmakla, itibarına kastedildiğini ileri sürerek, filmcileri mahkemeye vereceğini de bildirdi... Ursula'nın filmcilere karşı hücuma geçmesini bir köşeden sakin sakin seyreden Olinka ise, dudaklarını büküp: «Benim bu işte hiç bir suçum yok. Ben sadece üzerime aldığım vazifeyi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Başka bir şeye de karışmam...» diyerek kendini savundu...





Ursula Andress ile Olinka Berova'nın film çalışmalarını yakından takip edenler, filmcilerin Ursula'nın yerine Olinka'yı seçmekle akıllıca davrandıklarım söylemektedirler... Bütün bunlar şimdilik birer söylenti olmaktan ileri gidemiyor... Yalnız ortada gerçek olan bir şey varsa o da Olinka'nın ilk bakışta Ursula Andress'e şaşılacak derecede benzediği... Üstelik Olinka, Ursula'dan daha ince ve zarif, vücudunun onunkinden daha muntazam olduğu ve bir süredir bütün Avrupa mecmualarında kendisine geniş yer verildiğidir... Üstelik diğer sinema artistleri gibi çeşitli kaprisleri, huysuzluklarıyla çevresindekileri üzmeyen bir genç kadın... Söylenenleri dikkatle dinliyor, bir hata yapmışsa tekrarlamamaya çalışıyor. Mesleğinde ilerlemek için her şeyden önce, başkalarının tecrübesine, bilgisine kıymet vermek gerektiğine inanıyor.



Şimdilik onun en büyük korkusu sinemanın ikinci Ursula'sı olarak kalmak... Henüz hayatında bir değişiklik yapmayı düşünmüyor... Etrafında pervane gibi dolaşan yakışıklı erkeklerin hiç biriyle ilgilenmiyor. Ama diyeceksiniz ki «Bu genç kadın nasıl bir insan? Hiç zaafı yok mu?» Yok olur mu hiç; var tabii: Mini - etekler... Prag'dayken giydiği uzun etekli elbiselerin hepsini bir köşeye atmış, gardırobunu baştan aşağı mini-etekli elbiselerle doldurmuş. Ama hiç kimse bu zaafından ötürü Olinka'yı suçlamıyor. «Bir genç kadın onun kadar güzel vücutlu olursa, mini-etek giymeyi öncelikle hak etmiş sayılır» diyorlar.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 41. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir