Fikret Hakan’a Vergi Borcu

Türkiye Ticaret Odası gazetesinin 13 aralık 1967 tarihli sayısının 6’ncı sayfasında İstanbul Defterdarlığımın bir ilanı vardı. Defterdarlık bu ilanda önce 12 kalemde ceman 107.000 liralık değer biçilen birtakım ev eşyalarını bir bir sayıyor ve bunların «… Mezkur mahalde, 6183 sayılı amme alacaklarının tahsil usulü hakkındaki kanun hükümlerine tevfikan ve peşin parayla satılacağını…» belirtiyordu. Bu, hemen hemen her gün gazetelerde görmeye alıştığımız cinsten bir ilandı, ama «mezkur mahallin» Fikret Hakan’ın evi olması bu olayı bizim için birden çok çok enteresan bir hale getirdi.





Nasıl getirmesin ki? Haraç - mezat satılmak üzere 107.000 lira değer biçilen eşyaların sahibi olan Fikret Hakan 250.000 liraya aldığı kendi katında oturuyordu. Evinde, değerleri en azından satılacak eşyalara biçilen kıymete eşit kitapları vardı. Altındaki araba, şahane bir kat, nadide eşyalar ve gazetedeki satış ilanı... Üstelik «Amme alacaklarının tahsil usulü kanunu»nun tatbikini gerektiren şey Hakan'ın 70.000 lira tutarındaki vergi borcunu zamanında ödememiş olmasından ibaretti. O Hakan ki, 1964 yılında artistlerden vergi istendiği zaman ilk konuşanlardan biriydi: «İstediğiniz vergiyi ödemeye hazırım» demişti. Hatta bununla da kalmamış ve 20 haziran 1964 tarihli SES'te çıkan beyanatında «Malî Polisin yerli sinemaya girişinin» faydalarından bahsetmişti. Bütün bunların yanı sıra onu çek iyi tanıyanların ifadesine göre «Fikret ne yapıp yapar bu satışı durdururdu. Evini yok pahasına elden çıkarır, o dillere destan pul koleksiyonunu, gözünden kıskandığı kütüphanesini, arabasını satıp savar vergi borcunu yine de kuruşuna kadar öderdi.»



Şişli Vergi Dairesine. «ilan edilen gün ve saatte» gittiğimiz zaman kafamız bu düşüncelerle karmakarışık bir haldeydi. İlgili memur «vazifelinin, satış muamelesini yapmak üzere» Fikret'in Valikonağı caddesindeki evine gittiğini söyleyince şaşkınlığımız daha da arttı. Bizim için yapılacak tek şey ilanda belirtilen «mezkur mahalle» gitmekten ibaretti. Biz de öyle yaptık. Vergi Dairesinden çıktığımız gibi soluğu Fikret'in evinde aldık. 155 numaralı Ahenk Apartmanından içeriye girdiğimiz zaman kendisinin kapıcı yardımcısı olduğunu söyleyen gençten bir adam, etrafını çevirenlere Fikret Beyin evde olmadığını söylüyordu. Tam bu sırada alt kattan gelen başka bir adam kendisini apartmanın kapıcısı olarak tanıttıktan sonra «Borcun ödendiğini» haber verdi. İlgili memurlar, böyle işleri kendilerine meslek edinen alıcılar ve biz, hep birlikte apartmanın 20 numaralı dairesine çıkarken kapıcı da makbuz aramak için kendi katına iniyordu...





Saatlerin 14'ü gösterdiği sırada hizmetçi tarafından açılan kapı tam 12 dakika açık kaldı. Nihayet elinde 25.12.67 tarihli ve 301808 sayılı makbuzu tutan kapıcının içeri girmesiyle kapandı. Memurlar, makbuzu dikkatle tetkik ettiler. Kapıcının ifadesi ile makbuz birbirine uyuyordu. Gerçekten Fikret Hakan, evine hacze gelinecek günün sabahında evvelce yatırdığı 5.000 liraya ilaveten kapıcısı vasıtasıyla 4.000 lira daha yatırmıştı. Memurların kendi aralarındaki konuşmalardan anlayabildiğimiz kadarıyla Fikret Hakan'ın kalan borcu 70.000 liraydı. Maliye bunu takside bağlamış ve taksitlerden biri zamanında ödenmediği için hacze gelinmişti. Fakat, haciz günü maliyeye yatırılan para bir «iyi niyet» belirtisi sayılmış ve haciz ertelenmişti...



Zaptı imzalayan memurlar, 'alıcılar' la birlikte evi terk edince olay sırasında evde bulunan reji asistanı Funda Öktem ile konuştuk. Söylediğine göre Fikret Hakan, büyük bir «aşk şiirleri antolojisi» hazırlıyordu. Kendisinin orada bulunuşunu şiirleri daktilo etmekle izah eden ve «Ben, Fikret'in kadın gözüyle görmediği üç kadından (diğer ikisi annesi ve kızı Elif'miş) biriyim» diye bazı yanlış anlamalara meydan vermek istemeyen Funda Öktem bize bu konuda şunları söyledi:





- «Fikret kadar borcuna sadık adam az bulunur. Hele bu borç devletin olursa... Ama, ne yapsın ki kaç aydır bonolarını tahsil edemiyor. Hatta, bu yüzden hayatında yapmadığı bir şeyi yaptı. Bir şirketi mahkemeye verdi... Neyse, hepsi halloldu. Çok yakın vadeli sağlam bonoları var elinde...»

Sanat filmlerinin aranılan jönü olarak şöhret yapan Fikret Hakan da sinemanın içine düştüğü ekonomik krizden nasibini almıştı. Evdekilere «geçmiş olsun» dedik ve evden ayrıldık.

Ertesi gün karşı karşıya geldiğimiz Fikret Hakan bize haciz konusunda şunları söyledi:



- «Biliyorsunuz, artistlerin geçmiş yıllara ait vergileri takside bağlanmıştı. Benimki 120 bin lira tutuyor... Bu yıla ait de 40 bin liralık vergi borcum vardı... Bugüne kadar, toplam» 160 bin lira olan borcumun 90 binini ödedim. Şimdi 70 bin lira borcum kaldı... Memurlar, benim 2 gün zarfında 6.000 lira ödememi istemişlerdi, ben buna karşılık hemen ertesi gün 15.393 lira yatırdım... Zaten bu sene sinemadaki son senem. Sonbahara kadar çalışacak ve namuslu bir vatandaş olarak devlete olan borcumu son kuruşuna kadar ödedikten sonra bu dedikodulu muhiti bırakıp gideceğim...»

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 2. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir