Fotoğraf Rekortmeni Yılmaz Duru



Antalya Belediyesi, festival için gelen davetlileri Konyaaltı plajındaki ufak evlerde ağırladı. Misafirler arasında, eğer «Festivalin en rahat ve neşeli misafiri kim?» şeklinde bir anket yapılacak olsaydı, şüphesiz birinciliği, Yılmaz Duru kazanırdı.

Yılmaz Duru Antalya'da kaldığı süre içinde her sabah erkenden kalkıyor, güneş daha ufukta belirirken o denize girmiş oluyordu. Bol bol yüzüyor, sonra da kumsalda, daha doğrusu çakıllıkta kültür - fizik yapıyordu. Sonra kahvaltı, ve uyku... Yarım bıraktığı sabah uykusu.





Öğleden sonraları ise, elinde fotoğraf makinesi dağ - bayır taban tepiyor, durmadan resim çekiyordu.

Bir gün biz de onun peşine takıldık. O, Antalya'nın muhtelif resimlerini çekerken, biz de onun fotoğraflarını çektik. Nihayet onun da, bizim de filmlerimiz bitince, güneş almayan bir yere çöküp konuşmaya başladık.





Yılmaz bize önce, fotoğraf merakının sebebini söyledi. Antalya'dan İstanbul'a döndüğü zaman «Büyük Günah» adlı bir filme başlıyacakmış. Bu filmin harici sahneleri için «mekan» arıyormuş. İstanbul'da bu fotoğrafları banyo ettirecek ve «uygunsa» harici sahneler için tekrar Antalya'ya gelecekmiş. Sonra konu festivale intikal etti. Bildiğiniz gibi Yılmaz 5. Antalya Film Festivaline «İnce Cumali» adlı filmiyle katıldı. Bu filmi Adana'da tam 37 günde çekmiş. Tam 8 köyde çalışmışlar. Buna rağmen ağzından «İddialıyım» diye bir söz çıkmıyor.





- «İddialı olmak için beğenmek lazım,» diyor. «Oysa ben hiç bir filmimi beğenmem. Bazı rejisör arkadaşların imkanının ancak dörtte biriyle çalışıyorum. Günün birinde imkanlarım genişleyecek elbet. Ben de onların imkanlarıyla film yapabilirsem, her halde o zaman «beğendim» diyebileceğim filmler yaparım...»

«Ben bu işe dansörlükle, 2,5 lira yevmiyeyle başladım. Tam 25 yılımı verdim sinemaya,» diyen Yılmaz'a geçenlerde Kervansaray'dan teklif gelmiş.





- «Sinemaya olan sevgim yüzünden yılda 280.000 lirayı teptim,» diyor. «Önüme 3 yıllık kontrat sürdüler. «Dans et paranı da peşin al!» dediler, ama kabul etmedim. Eğer istediğim gibi film yapamazsam o zaman mecburen kabul edeceğim bu teklifi. Sonra da kazandığım parayı yine sinemaya yatıracağım. Hem ben sahneden geldim. Benim dans etmem ayıplanmaz, ama hiç tecrübesi olmayan bazı arkadaşların, üç-beş kuruş için kısa bir süre sahneye çıkmaları ne yalan söyleyeyim, vallahi çok garibime gidiyor...»





Yılmaz Duru rejisörlerin içinde en çok Lütfi Akad, Memduh Ün ve Orhan Aksoy'u beğeniyormuş. «Her biri kendi janrının ustası bunlar,» diyor, sonra da, «Yerli sinemanın insanları aslında iyi adamlardır,» diye ekliyor. «Siz, Memduh'la, aramızda kocaman bir kara kedinin olduğuna bakmayın. Geçen yıl festivali kazanınca beni ilk tebrik eden o oldu. Haa, unutmadan şunu da söyleyeyim. Bu festivalde en beğendiğim rejisörlerle yarışmak bana büyük bir gurur verdi.»

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 26. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir