İstanbul’daki yazlık kulüpler yeni sezona başlarken kadrolarında hep şöhretli şarkıcılara yer veriyorlardı. Ama Batı Kulüp’te Show’a çıkacak isimler arasında Tayfun adında müzikseverlerimiz için tamamen yabancı biri vardı. Tayfun’un kim olduğunu merak edip dinlemeye gidenler, onun hafif caz şarkılarını büyük bir ustalıkla söylediğini görüp bir hayli hayret ettiler. Genç adam güzel söylüyordu. Sahnede eskidikçe, ilk günlerdeki ürkekliğini atmış, gitgide daha serbest hareket eder olmuştur. Ama Türkiye’de cazın gördüğü ilginin mahdut olduğunu bilen dinleyiciler için Tayfun’un bu tutumu yanlıştı.

Gelgelelim yaz aylarının son günlerine yaklaştığımız şu sıralarda Tayfun’un adı her toplulukta Türkiye’nin en iyi şarkıcılarından biri olarak geçiyor ve bu genç ismin yaptığı programlar hayret ve zevkle dinleniyor.

Yıllar önce Ankara kolejinde talebe olan Tayfun arkadaşlarından birinin bir gitar almasıyla müziğe başlamış. Sınıfta, piyano sahibi tek talebe olduğu için o zamanki grubun piyanistliğini yapan Tayfun, zamanla şarkıcılıkta karar kılmış. Cazı tercih etmesinin tek sebebi ise, Ankara’nın tanınmış bir piyano öğretmeni olan annesinin ders verdiği bazı kabiliyetsiz talebelerin yaptıkları hatalar yüzünden klasik müzikten bıkmasıymış.

Siyasal Bilgilerde okurken dörtlü bir vokal grubu kuran Tayfun, amatörler arası bir yarışmada birinciliği kazanarak ilk defa adını duyurmuş. Kendisini tesadüfen dinleyen Türkiye’nin tanınmış aranjörlerinden Şanar Yurdatapan’ın ilgilenmesi üzerine de daha olumlu ve metotlu çalışmaya başlamış. Bu genç isim bugün dahi Şanar’ın kendisine yaptığı yardımları unutmuyor ve şimdi ismi duyulduysa, bunun kendinden çok Şanar’ın hakkı olduğunu söylüyor. Uzun süre Alpay Kulüp’te dans müziği yapan Tayfun, bu yıl İstanbul’da Show’a başlayınca dans müziğinden vaz geçti. Türkiye’de grup olarak Durul Gence 5’i, solist olarak Alpay’ı beğenen bu genç kabiliyet, işini biraz daha ciddî tutarsa adını Türkiye’nin sınırları dışında da duyurabilir.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 34. SAYISI