Hülya Koçyiğit Sözünü Tutamadı

Mecidiyeköy’de Acar Film Stüdyosundaydık «Bomba» orada patladı. Türk sinemasının en iyi «teknikeri» Osman Seden başarılması çok güç bir işi başarmış ve Hülya Koçyiğit’le Ediz Hun’u Hicran Gecesi adlı yeni filminde bir araya getirmişti… Önce kulaklarıma inanamadım. Mazisi altı ayı doldurmayan «boykot» olayını SES adına ben takip etmiştim. «Saman Yolu» filminde başrolleri paylaşan iki şöhret hakkında söylentiler çıkmış, biz de önce Hülya, sonra annesiyle konuşmuş daha sonra da Ediz Hun’un bu konudaki fikrini almıştık. Kökü «Hıçkırık» a kadar uzanan «anlaşmazlık» la ilgili olarak Hülya, «Vallahi, ne diyeceğimi bilemiyorum?… Ama bundan sonra Ediz Beyle film çevirmeyeceğim. Bu kararım katidir.» demişti.





Annesi bu konuda daha «sert çıkış» yaparak, «Ediz Hun'u boykot ettik. Hülya bundan sonra Ediz'le katiyen çalışmayacak. Nilüfer ise, ancak ad afişte Ediz'den büyük yazılırsa oynayacak,» demişti. Melek Hanım bir arkadaşımıza da şunları söylüyordu: «Hülya yılda 15 film çevirir. Buna Nilüfer'in de 10 filmini ekleyin, demek ki Ediz tam 25 film kaybetti...» Ediz'le «Sevda» filminin setinde bu konuyu konuşmuş ve önce 25 film konusunda ne diyeceğini sormuştuk. Bize «Piyasada 240 film çevriliyor. Ne yapalım biz de o 25 filmde oynamayız,» şeklinde cevap vermiş, boykot kararı hakkında da «Bundan evvel bir daha boykot etmişlerdi, caydılar. İnşallah bu defa öyle olmaz. Zaten marifet karar almakta değil, onu tatbik edebilmektedir,» demişti.



Aylar sonra Hülya ile Ediz'i aynı odada fakat biri bir köşede, biri bir köşede görünce «Demek duyduğumuz haber doğruymuş, aynı filmde oynuyorlarmış,» diyerek Osman Seden'i aramaya koyulduk. Bir spotun arkasında senaryo çalışıyordu. Bizi görünce gülerek yanımıza geldi ve kendisini hararetle tebrik etmemize pek şaştı. «Hayrola, neye tebrik ediyorsunuz?» diye sordu. Boykotu ve iki şöhretli artistin arasında geçen olayları anlatarak, «İkisine aynı filmde oynama teklifini nasıl yaptınız?» diye sorduk.





- «Olayları, boykotu ben de biliyorum. Ama düşündüm ki ikisi de akıllı, ikisi de zeki insanlar. Zararı sadece kendilerine dokunan bir kararda ısrar etmezler. Sonra o sözler, olayların hemen akabinde sıcağı sıcağına söylenmiş sözlerdi. Olayın ateşi soğuyup sakin sakin düşününce ikisi de eski şekilde hareket etmezler diye düşündüm ve teklifi yaptım. Kabul ettiler...»

Bu konuda Ediz Hun kelimesi kelimesine aylarca önce söylediklerini tekrarladı. Yalnız «Mühim olan kararı almak değil, onu tatbik edebilmektedir,» demedi. «Ben bugüne kadar kimseyle oynamam demedim. Sinema oyuncusuyum. Gelen her teklifi incelerim. İşime gelirse niçin kabul etmeyeyim?» demekle yetindi.



Makyajını tazelerken konuştuğumuz Hülya Koçyiğit ise sorumuzla karşılaşınca bir an durakladı, kelimeler üzerinde düşünerek, dikkatli bir şekilde konuşmaya başladı.

- «Osman Bey teklifi yapınca biraz düşünmek için zaman istedim. Annem: 'Kızım eğer kabul edersen söylediğimiz sözü geri almış olacağız. Onun için iyi düşün.' dedi. Ben de düşündüm. Ediz Beyin o günlerde yaptıkları doğru hareketler değildi. Ama bir hatanın üzerinde durmak, onu sür-git yapmak neye? Dargınlık en nefret ettiğim şey benim... Sonra ikimiz tutulan bir «sinema çifti» yiz. Ediz Bey de boş vakitlerinde bu konuyu düşünmüştür, her halde. Aynı filmde birleşirsek eski soğukluğu giderebiliriz, düşüncesiyle evet dedim.»





Hülya konuşurken bir şey dikkatimizi çekmişti. Eskiden bir film teklifinin kabulü veya reddi ailedeki en büyük Koçyiğit'in yani Melek Hanımın elindeydi. Her şeyle Melek Hanım ilgilenir ve sonunda «olur» veya «olmaz» kelimeleri de yine Melek Hanımın ağzından çıkardı. Hülya'nın anlattığına göre bu defa böyle olmamış, eskiden Melek Hanımın yaptıklarını Hülya yapmış ve sonunda «olur» da onun ağzından çıkmıştı. Bu hareket Koçyiğit ailesi için gerçekten büyük bir değişiklikti. Onun için Hülya'nın sözlerini anlamamış gibi yaparak tekrar sordum. «Peki annen ne dedi bu işe?»



Hülya gene gözleri yerde, düşüne düşüne cevap verdi. «Annem artık bana karışmıyor...»

Bu, Hülya'nın ağzından yıllardan beri duyulmamış bir sözdü. Daha doğrusu bu cümle ile yerli sinemadaki anneler saltanatının yıkılmayan son burcu da tarihe karışıyordu.

- «Galiba ters anladınız. Onun için biraz açık konuşayım isterseniz. Bir defa ben 21 yaşındayım. Artık ne istediğimi, ne istemediğimi çok iyi biliyorum. Onun için annemin bana menajerlik yapmasına lüzum kalmadı. Bana faydalı tavsiyeleri oluyor, dinliyorum. Ama bundan sonra filmlerim hakkında kararı ben vereceğim...



«Selim?...» diyecek olduk. «Katiyen» i yapıştırdı. «Onun bu işle ilgisi yok...»

Tam o sırada Hülya'yı setten çağırdılar. Biz de peşinden aşağıya indik ve çalışmayı seyre koyulduk. İki yıldız birbirlerine «Ediz Bey», «Hülya Hanım» diye hitap ediyorlardı. Arada bir dargınlık yoktu ama münasebetleri için «Samimi» sıfatı da pek kullanılmazdı.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 12. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir