Hülya Koçyiğit Sözünü Tuttu



12-13 yaşlarında, incecik vücutlu iki kız, sınıfların açık kapılarından gelen çeşitli müzik sesinin doldurduğu koridorda ayaklarındaki bale pabuçlarını çıkarmaya uğraşıyor ve arada mahcup tebessümlerle fısır fısır konuşuyorlardı. Sonunda karar verdiler: Dünyanın öbür ucunda bile olsalar birbirlerinin düğününde mutlaka bulunacaklardı.

Aradan oldukça uzun seneler geçti... 1968'in ilk ayında, beynelmilel düğün marşı «La Cumparsita» nın çaldığı Ankara'nın lüks otellerinden birinin geniş salonunda bu iki eski bale öğrencisi, karşı karşıya gelmişti. Fakat bu defa ayaklarında bale pabuçları, üstlerinde bale kostümleri yoktu. Biri şık bir gece elbisesi, diğeri ise bembeyaz bir gelinlik giymişti. İki arkadaştan tuvaletli olanı mecmuamızın yarışmalarına girip beyazperdeye geçen Hülya Koçyiğit, gelinlik giymiş olanı ise balerin Meral Tokgöz'dü.





Yıllar önce, henüz mini mini bir çocukken verdikleri sözü tutmak Hülya Koçyiğit'e kısmet olmuştu. Ve okul sıralarındaki samimi arkadaşının evleneceğini duyunca, kar - kış demeden annesi Melek Koçyiğit ve kardeşi Feryal ile birlikte Ankara'daki düğününe koşmuştu. Çocukluğunun en güzel yıllarının geçtiği Ankara'ya gelmek Hülya Koçyiğit'i çok sevindirmişti. Zira Meral Tokgöz'ün düğününde okul arkadaşlarının hemen hemen hepsini gördü. İçlerinde konservatuvardan ayrıldığı zamandan beri rastlamadığı arkadaşları bile vardı.



Davetliler arasında bakanlar, milletvekilleri ve Kemal Satır ile eşi göze çarpıyordu. Oğulları Mustafa Satır yoktu. Damat Ali Turat'ın şahitliğini «37 yıllık evliyim. Karımla bir tek defa darılmadım. Ben mutluyum. İnşallah siz de bana benzersiniz!» diyen Yüksek Mühendis Ferit Tanay yaptı. Gelinin şahidi ise Başbakan Süleyman Demirel'di. İmzalar atılırken Nazmiye Demirel ile Hülya Koçyiğit'in gözleri genç evlilerdeydi.





Son günlerde davet edildiği hiç bir düğünü kaçırmayan Hülya Koçyiğit, düğünlerin verdiği heyecandan mıdır, yoksa her gün bir yenisi çıkarılan dedikodulardan bıktığından mı; özellikle annesinin titizlikle saklamaya çalıştığı mutlu sonu, düğün ve nişan günlerini SES ekibine, Ankara'da açıklayıverdi, hem de kesinlikle: Nişan şubat ayının sonlarında yapılacakmış. Transfer mevsiminin ortasında, yani temmuzun 15'inde de Hülya Koçyiğit filmlerin dışında gerçek bir gelin olacakmış.



Fenerbahçeli futbolcu Selim Soydan'la nişanları kesinleşen Hülya Koçyiğit, hazırlıklara şimdiden başlamış bile... Film çalışmalarını en geç temmuz başında bitecek şekilde organize ediyormuş. Evliliği konusunda birçok engelleri aştığını söyleyen Koçyiğit, bu konuda şöyle diyor: «Beşiktaşlıydım, şimdi Fenerbahçeliyim, yani dönek olduk! Selim'in sinemaya geçmesini asla istemem. Onu daima milli takımda görmek istiyorum.»





ANKARA'NIN SOKAKLARI

Düğünden ve arkadaşlarını ziyaretten kalan yarım gününde Hülya Koçyiğit, çocukluğunun geçtiği semtleri dolaşmadan edemedi. Paten kayıp dondurma yaladığı sokaklarda ona daha başka bakıyorlardı şimdi. Başkentte siyasi görüşmeler yapmadı, ama Başbakan Demirel ve eşi Nazmiye Demirel'in hakkındaki takdirkar sözlerini işitmekten sonsuz bir zevk duydu. Kent Oteldeki düğünde bulunan Türkiye'nin 1 numaralı kadını Nazmiye Demirel'in «Sen burada miydin medarı iftiharımız» sözleri Hülyayı pek duygulandırdı. Gerçi böyle sözleri hemen her gün duyuyordu, ama bu defaki başkaydı.



İSTANBUL'A GELİN GÖTÜRÜYOR

Yağmurlu bir günde Esenboğa havaalanında başlayan iki günlük Ankara macerası gene aynı yerde bitti. Hülya Koçyiğit gelini almış İstanbul'a götürüyordu. Saatler 15.30'u gösterirken binalar kibrit kutuları gibi görünüyordu. Ankara artık çok gerilerde kalmıştı.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 5. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir