İşte Hawai’li Filiz Akın



Evlendikten, hele çocuğu olduktan sonra güzelliği iyice arttı. Yanakları gamzeli ve pembe, gözler badem, saçlar sarı lepiska, dudaklar çatlamış nar gibi... Ufacık kalkık bir burun... Fildişi renginde yarı şeffaf bir ten... İnce belli, yuvarlak kalçalı kadın karşımıza gelip de «Hawayen» bir dansa başlayıp:

- «Hulllla... Huuuup...!» diyerek, olduğu yerde alçalıp yükselerek, kollarını iki yana dalgalandırarak oynamaz mı? Sanki onu hiç tanımıyorduk. Yanık tenli, çekik gözlü güney doğu Asya ve Pasifik Adaları yerlileri de ancak onun kadar oynayabilirdi.





Dansının mahalli rengini o kadar güzel veriyordu ki, sanki bir usta balerin, bir büyük dansözdü. Oyununa daldığımız için önce elbisesini fark etmedik. Boynunda çiçeklerden yapılmış büyük bir kolye, sol kolunda gene çiçekten yapılmış bilezik, saçına iliştirdiği kocaman bir çiçek... Hepsi yavaş yavaş görünmeye başladı. En son fark ettiğimiz şey, parlak çiçekli desenli entarisi ve kısacık eteği oldu... Yuvarlak diz kapakları yarım yırtmaçla yukarılara kadar ölçülü bacaklarını gösteriyordu. Omuzları da çıplaktı. Sarı saçlarının uçları bu ufacık omuzları, arada sırada gözlerden kapıyor, sonra açıyordu.





Artık mini-etekli kadın ropları çok az kumaştan çıkıyor. Ama Filiz Akın, bir metrelik parlak kumaşla tam bir «Hawai» li kız oluvermişti.

Fondaki müzik bitip dansını tamamlayınca yanımıza geldi:

- «Bilmezsiniz, ne kadar sevinçliyim» dedi. «Bu filimde bu rolümü kendim buldum. 'Hindistan Cevizi» nde Zeki Müren'in sevgilisi oluyorum ya! Zeki beni önce dans ederken görüp tanıyor. 'Hangi dansı istersen yapabilirsin' dedi rejisör. Ben de hemen: 'Hawai dansları olur mu acaba?' diye sordum. 'Olur' cevabını alınca hemen çarşıya gittim.





Bir metre, çok renkli, parlak ibr emprime aldım. Yapma çiçeklerden de bu kolyeyi yaptım. Aslında etekliğimin uzun ve ince yapraklardan yapılması gerekirdi. Fakat o kıyafet benim için biraz tehlikeli olduğundan onu yapamadım. Ama, bu elbise de uydurma değildir. Ankara'da çalıştığım seyahat acentasında hep uzak diyarlara ait broşürleri okur, resimleri seyreder, içimden: 'Ah bir gün acaba Hawai, Honululu, Filipin Adalarına acaba gidebilecek miyim?' derdim. Şimdi egzotik iklimlerin elbiselerini, kostümlerini giyip onların müziği ile oraların danslarını yapınca kendimi yarı yarıya Pasifik Adalarına gitmiş sayıyorum. İnşallah bir gün oralara da giderim. Bundan sonraki ilk tatilimde bu güzel diyarlara uçakla gitmek, yıllarca resimlerini görüp iç çektiğim yerlerde gezmek, dolaşmak istiyorum...»





Filiz Akın bu sözlerinden sonra tekrar bir Hawai dansına başladı. Müzik de değişmişti. Hem değişen müziğin ahengine dikkatle uyarak dans ediyor, hem de bize laf yetiştiriyordu:

- «Esas figürler büyük değişiklik göstermiyor. Vücut aşağıdan yukarı ve sonra yukarıdan aşağı dik olarak dalgalanıyor. Kollar da aynı şekilde yanlara ve sonra çapraz dalgalar yapıyor... Bütün bunları Pasifik Adaları'nda çekilmiş filmleri seyrederek öğrendim. Çok küçükken de Dorothy Lamour'un dans ettiği bir filmi görmüştüm. Bope Hope, Bing Crosby de vardı. Adı 'Burma Yolu' muydu, 'Manila Yolu' muydu, pek hatırlamıyorum. Yani o 'yollu' filmlerden birini görmüştüm, çok da sevmiştim. Tesadüfe bakın siz, yıllarca içinde taşıdığım bir hevesi böylece gerçekleştirmiş oluyorum...»





Filiz Akın bunları söylediği günün ertesi sabah Yeşilköy'den kalkan bir uçakla Pakistan'a uçtu. Orada bu dansları yapacaktı. Yıllar önce Hawaili kız rolüne çıkan Dorothy Lamour'un yanında Bope Hope gibi bir komedyenle Bing Crosby gibi bir şantör vardı. Yıllar sonra, hemen aynı rolleri yapan Filiz Akın'ın yanında da Sadri Alışık gibi bir komedyen ve Zeki Müren gibi bir şantör vardı...

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 43. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir