Mia Farrow, Frank Sinatra’yı Terkedip Peter Sellers’a Gitti

Sinema, olayların belki de en çek tekerrür ettiği alandır; hele aşk konusunda… İşte iki evliliğin henüz enkazı kaldırılmadan bir yeni aşk doğuyor ve ufukta, yeni bir evliliğin parıltıları beliriyor…

Peter Sellers ve güzel olduğu kadar da ihtiraslı eşi Britt Ekland, görünüşte son derece ahenkli sanılan, fakat nicedir için için temellerinden sarsılan bir evliliğe son verdiler. Baş başa, omuz omza çektirilen resimler, özel yat sefaları, mini mini bir yavru ile renklenen aile hayatı, aktör Peter Sellers’ın tek cümle ile özetlediği bir sona ulaştı: «Britt Ekland ve ben artık hayat yollarımızı ayırdık, söyleyebileceğim bundan ibarettir.»





İşte, bütün üstü örtülü haline rağmen, sahibinin derin elemini dile getiren bir açıklama. Bu sözlerde, erkeğin hayatına girmiş yeni bir kadının veya kadının gönlünü çalan yeni bir erkeğin varlığına en ufak bir ima yok. Fakat bugün olaylar, bir üçüncü kişiyi meçhuller aleminden gün ışığına çıkarıyor ve onun çehresini bir anda halk oyuna sunuyor. Bu kimse Mia Farrow'dur: Ünlü şarkıcı - aktör Frank Sinatra'nın eşi. Babası yaşındaki kocasının aşırı asabiyetine, düzensiz hayatına daha fazla tahammül edemeyen bebek - kadın Mia Farrow.



Bu birbirini hiç tanımayan, hayatta belki de hiç karşılaşmamış olan iki kadının kaderi garip bir şekilde birbirini andırıyor. İkisi de kendilerine göre hayli yaşlı erkeklerle evlenmişler. Erkeklerden biri: Peter Sellers, komedi alanında isim yapmış bir şöhret. Sinemanın belki de günümüzdeki en tutulan komedyeni. Fakat her komedyen gibi sahip olduğu elemli, loş iç dünyasını genç, güzel bir kadının tutacağı meşale ile aydınlatmaya kalkışmış. Britt Ekland ile hayatını birleştirmiş. Onu bataktan kurtarıp yanı başındaki yeri vermiş. Diğeri, Frank Sinatra... Mutsuz, karanlık, endişeli yaşayışına yine genç ve güzel bir kadının varlığı ile renk katmaya çalışmış. Onda, kaybettiği gençliğini tekrar bulacağını hayal etmiş...

İkisi de hayallerinin birer balon gibi sönüverdiğini görüyor ve yeni ümitler peşinde koşuyorlar. Ancak Peter Sellers'ın kaderine, Britt'den sonra Mia hükmetmeye başlıyor. Frankie ise uçarı çapkınlığına devam ediyor. Mutluluğu, yine her gün değiştirdiği flörtlerde aramaya çalışıyor.





Peter Sellers - Mia Farrow aşkının nasıl doğduğunu bilen pek yok. Olsa bile, onlar da şimdilik gerçeği kendilerine saklamaya çalışıyorlar. Fakat hepsinin kanaati aynı: Yıkılan evliliğin enkazı üzerine kurulan bu aşk, eskisinden çok daha samimi ve güçlü. Britt Ekland ile Mia Farrow ayrılmadan önce son bir barışma teşebbüsünde bulunmuşlardı. Nicedir ayrı yaşayan, birbirinden binlerce kilometre ötede film çeviren çift, Roma'da bir araya geldi. İkisi de belki üç yaşındaki minik kızları Vittoria uğruna müşterek hayatlarını devam ettirmek için samimi bir gayret gösterdiler. Onların iç dünyalarında kopan fırtınalardan haberdar olmayanlar, karşıdan bakınca ünlü çiftin ikinci bir balayı yaşadığı inancına kapılabilirdi. İlk ümitsizlik belirtisi Britt'ten geldi. O, artık sadık eş, kocanın kanatları altına sığınan ikinci plandaki bir kadın rolünü oynamak istemiyordu. Şahsiyetini ve sanatını ortaya koymaya son derece ihtiyacı vardı. Kocasının hiç bir desteğini görmeden çevirdiği ve hayli başarılı bir oyun verdiği «Minsky Soygununun Gecesi», önünde yepyeni ufaklar açmıştı. O, bundan sonra yeni mutluluk kaynaklan arayacaktı. Kocası Peter Sellers'ı mutsuz etmek pahasına da olsa...



Sulh teşebbüsü havaalanında sona erdi. Britt annesinin bulunduğu Stockholm şehrine uçtu. Peter Sellers ise Roma'da yalnız kaldı. Ancak bu yalnızlık çok sürmeyecek ve iki gün sonra Mia Farrow Roma'ya gelecekti. Ünlü aktör barışma teşebbüsü sırasında Mia ile hiç görüşmeye kalkmamış, fakat evliliğinin artık kurtarılamayacağına kanaat getirdikten sonra, hayatına yeni bir yön verecek olan kadım yanma getirtmişti.

Mia, havaalanından doğru Peter Sellers'ın kaldığı eve gitti. İki sevgili, otellerin ayrı odalarında kalmak, gazetecilerden ve meraklı gözlerden kaçmak gibi teşebbüslerde bulunmayacaklardı. Halk onları Roma caddelerinde yan yana, birbirlerine samimi bir şekilde gülümserken, geceleri lokantalarda baş başa yemek yerken ve gece kulüplerinde yanak yanağa dans ederken gördü.





Derken bir sabah, Mia birdenbire Roma'yı terk etti. Onu havaalanına kadar takip edenler Londra uçağına bindiğini gördüler. Sevgilisi Peter Sellers geçirmek zahmetine bile katlanmamıştı. Aynı saatlerde o, son filminin setinde çalışıyordu. Herkes bu ani ayrılığın sebebini keşfetmeye çalışırken bir sabah Peter de Roma'dan Londra'ya kalkan uçağa bindi. İki sevgili İngiliz başkentinde yine buluştular. Artık şüphe kalmamıştı. Bir aşk ölmüş yerine köklü bir yenisi doğmuştu.



Herkes, çocuk denecek kadar genç ve güzellerden güzel Britt Ekland'ın gidişinin Peter Sellers için büyük bir darbe olacağını sanmıştı. Gerçekten de örnekler bu çağda başa inen aşk darbelerinin erkekleri çok sarstığını gösteriyordu. Oysa Peter Sellers bu aşk kazasını atlatma yolunda en tesirli çareye baş vurdu. Tip bakımından belki eski eşine benzemeyen, fakat onun gibi genç, onun gibi güzel, ama eş rolünü benimseyememiş bir kadınla, Mia'da tesellisini aradı. Ve buldu...

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 31. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir