Nebahat Çehre’nin Dostluğu



Türk sinemasında «Çirkin Kral» diye anılan Yılmaz Güney, ihbar üzerine ikinci defa yakalanarak askere yollanmak üzere muamelesi yapıldı. Bundan beş ay kadar önce, Adana'da «Seyyit Han» filminin çekimi sırasında sete gelen bir üsteğmen vasıtasıyla Adana Askerlik Şubesine celp edilen Yılmaz'ın dört gün içinde kıtasında olması gerekiyordu. Kıtasında bulunacağı tarih 72 ocak 1968 idi. Fakat Yılmaz Güney aradan geçen bu uzun süre içinde kıtasına teslim olmadı ve teslim olmayışının sebebini bize Beyoğlu Askerlik Şubesi'nde şu sözlerle açıkladı: «Askerlik benim vatan borcum. Ne zaman olsa yapacağım. Yarım kalmış filmlerim var. Bana ümitlerini bağlamış prodüktörler vardı. Onları yüz üstü bırakamazdım. Filmleri bitirdikten sonra ilk işim askere gitmek olacaktı. Fakat, ne yaparsınız, kaderde yakalanarak askere gitmek varmış.»





Yılmaz Güney bir gün önce, pazartesi akşamı saat 18.00- 18.30 arasında «Büyük Örfi» filminin setine giderken inzibatlar tarafından yakalanmıştı. Önce Istinye İnzibat Komutanlığına getirilen Yılmaz, buradan Balmumcu'ya sevk edilmiş, geceyi orada geçirmişti. Yılmaz Güney, ertesi gün Harbiye'deki Merkez Komutanlığına götürüldü. Saat 11.00 sıralarında da Beşiktaş'taki Beyoğlu Askerlik Şubesine yollandı ve bir saat gib. çok kısa bir süre içinde muamelesi yapıldı. Eline sülüs kağıdı verildi. Kendisine, Askerlik Şubesi Başkanı tarafından, «İki gün içinde Sivas'taki Er Eğitim Tugayı'nda olman şart, şimdi serbestsin,» dendi. Elindeki sülüse uzun uzun bakan Yılmaz Güney burada da bize şunları söyledi:





- «Türk sinemasında sağlam bir noktaya geldim, kendimi güçlü hissediyorum. Sabık eşime de şunları söylemek isterim, kendisini hep sevdim, daima sevdim, fakat akılda hayalde olmayan istemediğim şeyler oldu. Bizi çekemeyenlerin kurbanı olduk. Ben askerdeyken kendisini dedikodulardan uzak tutmasını temenni ederim...»

Yılmaz Güney'le konuşa konuşa Beyoğlu Askerlik Şubesi merdivenlerinin son basamağına gelmiştik, işte bu sırada beklenmedik bir şey oldu.





Yılmaz'ın eski eşi Nebahat Çehre, onun yakalanıp Askerlik Şubesine sevk edildiğini bir arkadaşından öğrenmiş ve hemen koşmuştu. Sahanlıkta Yılmaz Güney karşısında Nebahat'i görünce, ona iki kolunu açtı, kucaklaştılar. İkisinin de gözleri dolu dolu olmuştu. Nebahat, «Haber alır almaz hemen koştum. Seni çok özledim,» diyordu.

Kim bilir belki de bu buluşma, ilerdeki ikinci bir beraberliğin bir başlangıcı olabilir.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 22. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir