Paul Newman’ın İlginç Derdi



Keyif bu değil mi, insanın canı bir gün de yemyeşil bir gömlekle mosmor bir kravat takmak ister... Sonra olur a, siyah pabuçları ayağını sıkıyordur da, makosen pabuçla dolaşmak ister... Elbette bunlardan daha tabi bir şey olamaz, diyeceksiniz... Gerçekten de öyle, insan zaman zaman geleneklerin dışına çıkmayı arzular ve bu arzusundan ötürü de hiç kimse onu hor görmez. Yalnız, eğer o şahıs sinema dünyasında en yakışıklı aktörlerden biri olarak isim yapmışsa o zaman durum değişir... Hele o şahsın adı Paul Newman ise durum iyiden iyiye ciddileşir. Zira, Paul Newman, kendi duygularının, isteklerinin hakimi değildir... Seyircilerinin, hayranlarının hayalinde yaşayan insan olmak mecburiyetindedir... Hayallerde yaşayan insanı gerçeğe uydurmak ise elbette ki çok zordur.





Paul Newman yakışıklılığı sayesinde şöhrete ulaşmanın verdiği üzüntüden bir türlü kendini kurtaramıyor... Aktör sırf hayranlarını memnun etmek için hiç sevmediği halde daima şık dolaşmak zorunda kalıyor... Hayranları uğruna katlandığı zahmetler bundan ibaret olsa gene iyi...

Sinemanın yakışıklı erkeği mavi gözlü Paul Newman, ölse de, bayılsa da yukarıda bahsettiğimiz kılıkta sokağa çıkamaz... Çıktığı anda hayranları aktörü lanetler, eğer aynı hatayı birkaç kere daha tekrarlamak cesaretini gösterirse iş filmlerinin boykotlanmasına kadar varır...





Yakışıklı aktör sadece evinin dışında değil, özel hayatında da hayranlarının kendisine çizdiği yolda yürümek zorunda... Paul Newman istediği kadar karısı Joanne Woodward ile çok iyi geçindiğini anlatmaya çalışsın... İstediği kadar karısının kendisinden büyük olmadığını iddia etsin... Seyirci bir kere Paul Newman'a Joanne Woodward'ı layık görmemişse, aktör hiç bir zaman hayranlarına mutlu olduğunu kabul ettiremez... Bundan ne çıkar demeyin!... Çok şey çıkar ve çıkmaktadır da... Özel hayatında evine ve eşine çok bağlı olduğu bilinen Paul Newman, sırf hayranlarını sıkmamak, çeşitli dedikodulara hedef olmamak için ortalıkta fazla görünmemeyi tercih eder... Eşi ve çocuklarıyla beraber bir yere gittiği zaman fotoğrafçıları yanından uzaklaştırmak için binbir çareye baş vurur.





Bir sinema artisti olarak Paul Newman'ın karısının da pek çok hayranı vardır... O da sevilir, sayılır, ama ille de yakışıklı aktör Paul Newman'a layık görülmez... Hayranlarının ortaya attıkları iddialar zaman zaman karı kocanın arasını açacak raddelere varmıştır... Paul Newman'ın kulağına gelen çeşitli söylentiler, Joanne Woodward'un da kulağına gelmektedir. Ondan sonra da ev içinde çıkacak küçük bir aksilik, çocuklardan birinin huysuzluğu, ya da bir yaramazlığı karı kocayı birbirine düşürür, sebepsiz yere birbirlerinin kalplerini kırmalarına sebep olur...



Paul Newman'ın yakışıklı bir aktör olarak tanınmasından çocukları da şikayetçi... Aktörün hayranları çoğunlukla çocuklarını beğenmemekte, «O yakışıklı aktörün çocukları da böyle mi olacaktı? Bunlar babalarına hiç çekmemişler,» diye bir de keramet savurmaktadırlar...

Eski bir atasözü vardır. «Bülbülün çektiği dili belasıdır,» derler. Paul Newman'ın da çektiği yakınlığın belası. Aktör bu yüzden özel hayatında uğradığı sıkıntılar bir yana, meslek hayatında da dilediği şekilde hareket edemiyor... Seyircisine dış görünüşünden çok, oyun kabiliyetiyle kendini sevdirmek istediği halde, seyirciler bir türlü bunu anlamak istemiyorlar. Paul Newman şayet bir filmde önemli bir rol uğruna çirkinleşmek zorunda kalırsa, hemen o filmden vazgeçmek zorunda kalıyor. Zira, filmde başarılı bir oyun çıkarsa da, seyircinin onu çirkin görmeye tahammül edemeyeceğini ve asla oyundaki başarısını takdir etmeye yanaşmayacağını biliyor. Bu yüzden de Paul Newman'ın son yıllarda çevirdiği filmlerin sayısı artacak yerde azalmaya başladı...



Paul Newman yakışıklı bir aktör olarak tanındığı için kamera karşısında genç hüviyetinden uzaklaşamaz, saçı-sakalı birbirine karışmış vaziyette uzun zaman dolaşamaz, katil rollerine çıkamaz, ruh hastası, kanun dışı tipleri yaratamaz... Her ne pahasına olursa olsun, Paul Newman, seyircisinin hayalindeki adam olmaktan asla vazgeçemez... Bundan vazgeçemediği için de aktörlüğün tadını çıkaramaz. Aktörlüğün tadını çıkaramadığı için de birçok meslektaşı gibi ilk fırsatta aktörlüğü bırakıp rejisörlükte karar kılmayı düşünmektedir. Ama seyirciler Paul Newman'ın yakışıklılığını burnundan getirmeseler, çok daha iyi olacak, değil mi?



Genç aktör, ilk rejisörlük denemesinde, karısı Joanne Woodward'u başrolde oynatmış ve bu davranışı da çeşitli dedikodulara sebep olmuştu... Aktörün film çevirecek yerde, karısına film çevirtmesine hayranları çok kızdılar... Hiç değilse, aktörün rejisörlüğünü yaptığı filmde kendisinin de rol alması gerektiği tezini savundular.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 25. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir