Rüçhan Adlı Türkan Şoray’la Barıştı mı?

İtalyan piyes yazan Luigi Pirandello’nun «Size Nasıl Geliyorsa Öyledir» adlı bir oyunu vardır. Türkan Şoray’ın son kaçma olayı da tıpkı bu oyuna benziyor. 12 mart 1968 salı günü Rüçhan Adlı’yla beraber oturduğu Levent’teki evden, elbiselerini alıp annesi Meliha Sav’ın Topağacı’ndaki apartmanına kaçan Türkan Şoray, şu yazılan okuduğunuz dakikaya kadar aynı yerde ikamet etmektedir. Ancak, geçen hafta bu eve Rüçhan Adlı da, bir aralık girmiş ve kaçma olayından sonra, iki eski dost müteaddit defalar aynı yerde konuşmuşlardır. Artık Rüçhan Adlı’nın beyaz tavanlı siyah Cadillac arabası (34 ER 027) her sabah Türkan’ın, parasını verip satın aldığı, apartmanın yakınında park etmekte, olayı gazete ve dergilerden takip eden Topağacı halkı gözleriyle de olayın bir kahramanını yakınlarında görmenin tadına ve heyecanına varmaktadır.





- «Bu ne biçim ayrılmadır?» diyerek, biz de SES mecmuası adına, her sabah Türkan'ın evine uğramaktayız. Her gidişimizde, evi, ağzına kadar dolu buluyoruz: Çeşitli hayır kurumlarından, kadın demeklerinden, balo tertip komitelerinden, eski dostlara, ahbaplara, komşulara, mahalle arkadaşlarına varıncaya kadar her çeşit insan... Eskiden Türkan'la baş başa kalıp iki kelime konuşamazdık. Yanımızdan Rüçhan Adlı, ya da Adlı'nın adamları ısrarla, inatla ayrılmazdı. Şimdi de onu tebrike gelen, «Kurtuldun Türkan'cığım, geçmiş olsun!» diyenlerden, düğünlere, demeklere davet edenlerden fırsat bulamıyorduk rahat rahat konuşmaya. Nihayet geçen hafta, yanımızda ünlü bir rejisör ve SES mecmuasından bir arkadaşımız varken Türkan’la son kaçış olayı hakkında konuştuk. Türkan, nasıl Rüçhan'dan kaçmışsa bizim de, olayı aydınlatmak için sorduğumuz somlardan kaçtıkça kaçtı. Bölük börçük verdiği cevap parçalarından «mana» olarak biz şunları çıkartabildik:



- «Rüçhan Adlı'yı tanıdığım zaman parmağında nikah yüzüğü yoktu. Tam bir yıl benden evli olduğunu sakladı. Tamamen hür bir erkekle ilgi kurduğumu sanıyordum. 'Acı Hayat' filminde beraber oynadığımız bir arkadaşım ile benden önce flört ettiğini çok iyi biliyordum. Ben evli adamları eşinden, evladından ayıran kadınlardan değilim. O zaman 17 yaşmdaydım. Güzel sözlere, tatlı dillere çabuk kanıyordum. Bunca tecrübeme rağmen, bugün bile, bir erkek bana o kadar çok ve ısrarla iltifat etse yine de kanarım. Şimdiye kadar Rüçhan'la birçok kere kavga ettiğim, Levent'teki evden kaçtığım ve tekrar o eve döndüğüm doğrudur. Son ayrılışıma gelince: Bardak taştı, ama tek damla ile değil. Ben dört buçuk yıl önceki Türkan değilim artık. Tecrübem, bilgim arttı; dünya görüşüm değişti. İnsan bir hatayı birkaç kere yapar, ama bütün ömrünce değil...»



- «Ayrılmanızda Rüçhan Adlı'nın eşi Marika Adlı'nın tesiri var mı?»

- «Marika Adlı'nın mevcudiyeti ayrılma sebebi değil, ayrılma sebeplerinden biridir.»

- «Şu anda, Rüçhan Adlı, boşanma ilamı ile kapıdan içeri girse onunla barışıp evlenir misiniz?»

- «Asla. Artık her şey bitti. Onunla veya başkasıyle evlenecek değilim. Evet benim bir sevgilim var ve ben her şeyi onun için yapıyorum. Herkes öğrensin, o sevgilimin adını: Sinema! Evlenmek benim için bir gaye değildir. Bundan sonra da olmayacak. Sinemayı herkesten ve her şeyden çok seviyorum. Artık vesayete, korunmaya da ihtiyacım yok. Bu benim için küçültücü bir hareket oluyor. Başkasının beyniyle düşünmek ayıp, çok ayıp bir şey... Herhangi bir insanı alıp kimse Türkan Şoray yapamaz.»





O gün, saat 22'den 24'e kadar tam iki saat süren konuşmamızda Türkan Şoray, bütün konuşmak istememesine rağmen, bunları söyledi ve «kaçması» nın sebeplerini derinliğine ve genişliğine açıklamaktan nedense kaçındı. Ertesi günü, Rüçhan Adlı'nın Türkan'ı ziyaret ettiğini öğrendik. Tekrar kapıyı çaldık. Bu sefer bize kapıyı Türkan değil de annesi açtı:

- «Ben onların arasına girmem. Rüçhan ile konuştular. Bunca yıl beraberdiler,» dedi. Bir gün önceki halinden eser yoktu. Heyecanlıydı, telaşlıydı... Türkan'ı sorduk, «Yok evde!» cevabını verdi.



Ertesi günü Rüçhan Adlı’yı yazıhanesinde bulup konuştuk. «Ufak bir aile kırgınlığı idi. Geçti, barıştık,» dedi. Aynı gün Türkan'ın evine de gittik. Tam zile basacakken kapı kendiliğinden açıldı. Karşımızda, kapının önünde Meliha Sav, Rüçhan Adlı ve Türkan Şoray vardı! Türkan bizi görünce önce hayretle, sonra hiddetle baktı, hemen yatak odasına koştu. Koştu değil de adeta kaçtı. Rüçhan Adlı, son derece sinirli ve kızgın konuştu: «Çıkalım beyim!» diye kükredi. Meliha Sav: «Otursun. Gizli bir şey yok!» dedi. Bir ara sorduk, «Barıştı mı, buluştu mu?»

- «Hayır, hayır! Barışmadı, asla... Sadece, Türkan'ın nüfus cüzdanını getirdi, o kadar... Türkan bu evde kalıyor. Öteki eve dönmeyecek!»



Türkan'ın kızmasına sebep, birkaç gün önce bize «Barışmayacağım!» dediği halde Rüçhan'la konuşurken yakalanmasıydı. Tükürdüğünü yalamak istemiyordu. Üçünü bir arada görmemizi izah edecek durumda değildi. SES mecmuasına telefon edip beni eve çağıran Türkan, yine bizden kaçmaya başlamıştı. «Özgürlüğünü, hürriyetini kazanan» Türkan Şoray, tekrar eski hayatına dönmüş müydü, dönmemiş miydi?

Bu papatya falına şu anda hala bakılıyor... Türkan Şoray barışmış olabilir... Ama, barışmamış olması da ihtimal dahilinde... Hatta hatta hiç ayrılmamış bile olabilir...



Hatırlarsınız, yeni yılın ilk ayında Prodüktörler Cemiyeti bir bildiri yayınlayıp yüksek ücret alan yıldızlan bir nevi tehdit etmişti. Türkan Şoray da sinemanın en yüksek ücreti alan yıldızı olduğu için bu tehditten gocunmuş, gazetelere beyanat vererek bu bildiriyi umursamadığını bildirmişti. Bu beyanatın üzerine film yapımcılarından gelen tepkiler çok sert oldu. Bazı lan Türkan Şoray'ı kara listelerine aldıklarını bildirdiler. Yani sözün kısası Türkan Şoray’ın reklama büyük ihtiyacı vardı... Ve ayrılma haberinin tam bu sırada ayyuka çıkması, insanın aklına ister istemez «Reklam mı acaba?» sorusunu getiriyor. Nitekim, ayrılma haberinden sonra bazı prodüktörler boykotu kaldırdıklarına dair beyanat verdiler.



Türkan Şoray - Rüçhan Adlı ikilisinin ayrılmadıkları fikrini doğrulayan diğer bir husus da Rüçhan Adlı'nın adanılan olarak bilinen ve Türkan Şoray'ı korumakla görevlendirdiği şoför Sezai Küçükcan ve Güllü kadının halen Türkan'ın hizmetinde oluşlandır. Hatta ayrılma haberinin gazetelerde çıkmasından bir hafta önce Sezai Küçükcan, Türkan Şoray'ın annesinin evinin yanında bir ev tutmuş ve oraya yerleşmiştir. İnsan hiç ayrıldığı bir adamın kendisini korumak, yabancı gözlerden uzak bulundurmak için tuttuğu hizmetkarlarla beraber hayatını devam ettirir mi?

Tam efsane kadınına yakışan, muammalı, esrarlı bir hayat değil mi? Türkan Şoray, menfaati susman icap ettirdiği için susuyor...



Rüçhan Adlı ise Sümbül sokaktaki evde oturmayacaklarım, başka bir ev tutacaklarım söylüyor. Ayrıca Rüçhan Adlı’nın Türkan Şoray’a önce ricacılar gönderdiği, sonra da kendisinin gittiği de bir gerçek... Ama Türkan'ın «Barıştım» demekten kaçındığı da bir başka gerçek... Öyleyse üç ihtimalli bir «Türkan - Toto» oynayabilirsiniz. Hemen kalemi alın ve lütfen yazın: Rüçhan’ın takımıyla Türkan’ın takımı bir maç yapıyor. Netice: İki, bir veya sıfır.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 16. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir