Semiramis Pekkan’ın Otomobilinin Plakası Kimin Adının Baş Harfleri?

Bir aralık «Nevin Hanım» diye seslendim. Karşıma bir genç hizmetçi kız çıktı. «Nevin Hanım geliyo-» dedi. «He, geliyosa mesele yok» dedim. Nihayet Nevin Dobruca (Semiramis’in annesi) göründü. «Aaaaa, ayol siz misiniz? Nerelerden çıktınız böyle? Semi söylemişti geleceğinizi, ama unuttum. Bu çamaşırları da şuradan kaldıralım. Karşıda gemiler var, karaya çıkmadıkları için yalılardaki kadınları dürbünle gözetlerler. Haberiniz olsun. Ben vaktiyle denizci karışıydım. Bilirim. Hah hah hayyy!» Biz konuşurken kapı arkasına kendini saklayan Semi, göründü: «Aaa çocuklar hoş geldiniz. Biraz sonra geliyorum. Üstümü değişeyim de. Hınzır kız sizin geldiğinizi haber vermedi. Banyodaydım. Kim geldi, diye soruyorum, bilmiyom, diyor.»





Biraz sonra Semi geldi: «Size çay yapayım. Saat 12, ama ben şimdi kalktım. Kız Ayşe, çay yap.» Nevin Hanım kayboldu. Semiramis Kent sigarası içiyor. İkram etti. Kedisi ayaklarımızla oynuyor. «Adı ne?»... «Franki»... «Çok temiz hayvan....... «Öyledir.»... Foto

muhabiri resim çekmek için makinesini ayarlıyor. Biz önümüzde uzanan büyük bahçeye (meyve bahçesi) bakıyoruz. Bahçenin sonu deniz. Denizde kayıklar, kotralar, yelkenliler ve gemiler. Kalamış koyu. Münir Nurettin'in şarkısı aklıma geliyor. ''Kalamıştaaaan'' diyorum. Nevin Hanım eski günleri anlatıyor, kendi yalanıp temizleniyor, Semiramis gelince Nevin Hanım susuyor, Semi konuşuyor:





- «Buradan denize girmiyorum. Çocuk felci varmış»

- «Burasını yazlık olarak kaça tutunuz?»

- «16.000 lira. Tabii mobilyalı. Biz sadece şu salıncak iskemleleri, masaları yaptırdık. (En az 5.000 liraya çıkmıştır). Ajda mı? Ataköy'de. Teyzesinde. Ne diyordum. En son Sırrı Gültekin'in filminde, İzzet Günay'la oynadım. Yakında Nevzat Pesen'de oynayacağım. «Kara Pençe»... Haydi gelin resim çekelim».

Yerinden fırladı. Bir dakika sonra mayosunu giymişti, geldi. Yeni yaptırılan modern bahçe iskemlesine kuruldu. «Gel keyfim gel,» dedim, içimden...





«Resim çekecek miyiz? Bu mayo ile hiç çektirmedim. Haydi gidelim.» Sokak tarafındaki büyük bahçeye, havuzlu bahçeye çıktık. Semi kendiliğinden poz veriyor. Resimler çekiliyor. Üst kattaki ev sahipleri hiç görünmüyor. Sadece yoldan geçen bakkal çırağı parmaklıklara asılmış Semi'yi seyrediyor. Resimler artıyor, pozlar değişiyor.

Bir aralık bahçede, gölgede duran otomobilin üzerine çıktı. «Otomobil aldı diye sakın yazmayın. Herkesin var artık otomobili. Artistlerin otomobili olması önemli bir şey değil. O vaktiyle değerliymiş. Kaça mı aldım. 42.000 lira.»





Annesi söze karıştı, «Kız söylesene bir de kat aldığını?»

- «İstemem, yazmasınlar. Ayıp olur. 'Övünüyor karı', derler. Sıracevizlerde aldım. Bir kat daha alacağım. Ama yazmayın. Zira, görmemiş derler, her şey derler. Uğur şu arabayı açsana! (Uğur, genç şoförün adı).

- «Ablanla kulislere gidiyor musun gene?»

- «Zeki Bey olmayınca kulislerde ben yokum. (Zeki Müren'i kastediyor). Cumhuriyet'te başladı ablam. Ben gitmiyorum. Haaa, şu arabanın plakasına baksana.»

Baktım, okudum: «34 HD 781» yazıyor.

- «Ne var bunun plakasında?»





- «Aaaa! Anlamadın mı şekerim? Ha - De, demek Haldun Dormen demek! Haldun Dormen'i sevdiğim malum... Ulan dedim, isteseydim, olmazdı dedim. Bu plaka tesadüfen oldu. Uğur arabayı götürdü, plakayı aldı, getirdi, bir de baktım Ha-De...»

Aklıma Fikret Hakan'ın «FH» harflerini taşıyan eski plakası geldi. Söyleyecektim. Fakat Semiramis'in ilk kocasının Fikret Hakan olduğu aklıma gelmez mi?

Biraz sonra çaylarımızı «at koşturulan» salonda içtik. Bize «Tom Jones» un plağını çalıyor. İki renkli fotoğrafını gösterdi: Semi'nin bir deniz motorunda çekilmiş resimleri...

- «Kim çekti? Çok güzel.»

- «Orhan ağabey çekti. Bir dakikada resmi bu halde veriyor makine...»

- «Orhan ağabey kim?»

- «Orhan Aker canım, bilmiyor musun?»



O zaman anladım ki Ajda'nın «flörtü» Orhan Aker'e, Semi böyle diyormuş. Aklıma Kemal Öncü geldi. «Kemal Öncü ile çıkıyoruz» demişti bir zamanlar bana... Ayazağa'da resimlerini çekmiştik. Neyse o unutuldu. Fikret Hakan'ın Dormen Tiyatrosu'nun sahne altına geldiği de aklıma geldi. AST İstanbul'dayken. Semi ile Haldun Dormen karşı karşıya oturmuştu. Fikret Hakan gelmişti, Haldun Dormen'le sarılıp öpüşmüşlerdi. Semi karşıdan bakıyordu.

Semi bize bir jest yaptı. İstanbul'a kendi kullandığı NSU marka arabasıyla indirdi. Modeli: TYP 110'dur. Plakası mı? Onu biraz önce yazdım galiba?

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 31. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir