Sinemanın Yeni Keşfi Murat Soydan

Geçen mayıs ayında şimdi yıkılan Taksim Belediyeye Gazinosu’nda Perde mecmuasının artist yarışması yapılıyordu. O gün, 100’e yakın genç kız, genç erkek, şöhretli prodüktörlerin, rejisörlerin önünde geçit resmi yaptılar, kendilerini beğendirmeye çalıştılar. İşte bu genç erkeklerin içinde 1.87 boyu, değişik yüz hatları ile bugün yeni yeni şöhret basamaklarını tırmanan Murat Soydan, büyük sükse yaptı ve kapak yarışmasını kazandı.

O günkü Murat Soydan’ı hiç unutamam. Efendi, kibar, utangaçtı. Ağzından «efendim» siz söz çıkmıyordu. Konuşurken yüzü kızarıyordu. Ve hepsinden de garibi, kazandığı başarıya inanamamış insanların ürkekliği, şaşkınlığı vardı üzerinde.





Geçen gün, Alyon sokağındaki Acar Film yazıhanesinde Murat Soydan'la konuşurken ona bu geçmiş günlerden hafızamda kalanları anlattım. Gene o günkü gibi yüzü kızardı, utangaç utangaç önüne baktı. Hiç değişmemişti. Gene efendi, gene nazik ve kibardı.

- «Neden değişeyim?» dedi. «Değişmek bana ne kazandırır ki... Daha Yeşilçam'a gelmeden değişenlerin, hazin ve acı akıbetlerini gazetelerde, mecmualarda okudum. Hazırlıklıyım.»

Murat Soydan'dan SES'te ilk defa röportajı çıkacağı için, kısaca hayat hikayesini anlatmasını istedik:





- «1940 yılında Üsküdar'da Şemsipaşa'da doğmuşum,» diye söze başladı. «Sonra, pederin memuriyeti dolayısıyla çeşitli şehirleri dolaştık. Çocukluğum, Lüleburgaz'da geçti. Peder de halen orada icra memuru. Bu yüzden kendimi Lüleburgazlı sayarım.

«Edirne Ticaret Lisesi'nden mezun oldum. Şu anda da İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nde okuyorum. İnşallah bitireceğim. Kapak yarışmasını kazandığım zaman Teke! Umum Müdürlüğü'nde muhasebe memuruydum.

«Bugüne kadar «Kolsuz Kahraman», «Ayrılık Olmasaydı», «Bir Dağ Masalı», «Şeyh Şamil», Şaşkın Hafiye Killing'e Karşı, «Tapılacak Kadın» filmlerinde oynadım. Önümüzdeki günlerde Türkan Şoray'la yeni bir filme başlayacağım.



Ayın günün akşamı Murat Soydan'la Club Fam'da buluştuk. Doğrusu bu kadar caz meraklısı, daha doğrusu hastası olduğunu hiç bilmiyordum. Dünyanın sayılı caz orkestralarından Duke Ellington'un, Miles Davis'in, Bill Evans'ın, John Coltrane'in plaklarını kendinden geçerek defalarca dinledi, bize de dinletti!...

Bir yandan da bize projelerini anlatıyordu:

- «Bütün gayem, yerli sinemada kendime mütevazı bir şöhret temin etmek. Parayı hiç düşünmüyorum. Kendini kabul ettirdikten sonra, para nasıl olsa gelecek.»

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 3. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir