Suphi Tekiner ve 4 Hayranı



İstanbul'daki özel kolejlerden birinde okuyan iki genç kız var. Birinin adı Bilge, diğerininki Harika. Harika'yla Bilge, binlerce yaşıtı gibi dikkatli birer SES okuru. Her hafta kapağından son sayfasına kadar dikkatle okudukları mecmuamızda geçenlerde Suphi Tekniker'in röportajını görmüşler. O güne kadar Suphi'yi sahnede seyrettikleri, filmlerde gördükleri kadar tanıyorlarmış. Röportajımızda onun yetişme tarzını, sahneye nasıl atıldığını öğrenince meraklanmışlar ve, «Suphi Tekniker'i daha yakından tamsak, karşı karşıya gelip konuşsak,» demişler. Bu fikirlerini sınıf arkadaşları Türkan'a açmışlar. Onları Suphi Teknikerle tanıştırsa, tanıştırsa Türkan tanıştırır... (Türkan SES finalistlerinden tiyatro sanatçısı Müjgan Ağralı'nın kız kardeşi) Türkan da olur demiş ve hemen Suphi Tekniker'i bulmuş, arkadaşlarının arzularını bildirmiş.





Biz o günlerde yeni bir röportaj için Suphi Tekniker'in peşine düşmüştük. Nihayet bir arabayla Levent'ten geçerken yolun ters tarafından onun geldiğini görünce hemen arabadan indik ve yanma yaklaştık. Bizi görünce birden şaşırdı ve, «Yahu nereden, nasıl haber alırsınız, akıl sır ermez,» dedi. Bu defa şaşırmak sırası bize gelmişti. Ama hiç renk vermedik ve, «Biz biliriz,» deyip beraberce yürümeye başladık. «Neyi» öğrendiğimizi herhalde biraz sonra görecektik. Gördük de. Zilini çaldığımız kapıyı Müjgan Ağralı'nın annesi açtı ve bizi içeriye buyur etti. Balkonda tam dört genç kız vardı. Suphi ailecek tanıştığı için hemen Türkan'ın yanma gidip ona, «Merhaba,» dedi. Türkan da Suphi ağabeyinin elini sıktıktan sonra onu iki arkadaşına tanıştırdı. Uzun boylu, yeşil gözleri ve omuzlarından epey aşağılara kadar sarkan saçıyla tam bir İsveçli'ye benzeyen «dördüncü genç kız» ise İngilizdi. Bir yıl önce İstanbul'a gelmiş ve bu arada bol bol Türk filmi görmüştü. Kapı komşularından bir Türk sinema ve tiyatro artistinin gelip iki «hayranı» ile tanışacağını duyunca meraklanmış ve «Ben de gelebilir miyim?» demişti.





Dört genç kızla Suphi üç saate yakın bir zamanı birlikte geçirdiler. Suphi onlara sinema ve tiyatro anılarını anlattı, sorularını cevaplandırdı. Sonra soru sorma sırası ona gelince teker teker mektep durumlarını anlattırdı. «Soru» faslı bitince şuradan buradan konuşmaya başladılar. Balkondaki beş genç, «beş çayını» içerken, birbirlerine sevdikleri müzik türünden, beğendikleri fıkralara kadar birçok şey anlattılar.







Hava kararmaya başlayınca işini hatırlayan Suphi, onların imzalı resim isteklerini de yerine getirdikten sonra aşağıya indi. Hayli mesuttu. Bize, «Tam yerli film jönprömiyesi olacaktım, askere gidip o şansı yitirdim. Şimdi gene başladığım noktadayım ama şu anda bile dört hayranım var...» dedi ve hemen arkasından ilave etti. «İyi başladık, ama iyi devam ettiremedik. İnşallah bundan sonra her şey düzelecek ve kurduğumuz hayaller kısa zamanda gerçekleşecek.»

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 24. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir