Tamer Yiğit ve Orhan Günşiray Doğruyu Mu Söylüyor?



Yeşilçam'da son yıllarda yeni bir adet türedi. Bir filmin çekimine başlanıyor, hatta yarıdan fazlası çekiliyor ve sonunda çekim durduruluyor. Bir de bakıyorsunuz ki, filmin başrolünde oynayan jön saçını, sakalını kazıtmış ve yeni bir filme başlamış, rejisör bir hafta sonra başlayacağı yeni filminin senaryosu üzerinde çalışmak üzere bir tatil köyüne gitmiş. Aradan aylar geçiyor ve diğer işlerini bitiren veya onları da yarım bırakan ilk filmin kadrosu tekrar bir araya geliyor, yarım bıraktıkları yerden çalışmaya devam ediyorlar.





Başrollerinden Tamer Yiğit, Orhan Günşiray ve 1968'in SES finalistlerinden Seyyal Taner'in oynadığı «Kara Güneş» filminin kaderi de böyleymiş... Çekimine başlanan film için ekip toparlandı, İstanbul'a yakın köylerde günlerce çalışıldı ve sonunda çalışma durduruldu. Tabii hemen ayaklı gazeteler, kulak ajanslarını çalıştırdılar ve bu yapım bırakma işine bir sebep yarattılar. Efendim, eski jönprömiye Orhan Günşiray hala eski günlerinin özlemini çekiyormuş, bir türlü Tamer'in kendisinden büyük ve avantajlı bir rolde oynamasını hazmedemiyormuş, onun için filmin bir kavga sahnesinde punduna getirmiş, «budur» diye Tamer'e kıyasıya birkaç yumruk vurmuş. Tamer de buna kızıp «Ben bu şartlar altında çalışamam,» deyip çıkmış, gitmiş! Bu anlattığımız şeyleri iki ay önce «Kara Güneş» filmi yarıda kaldığı zaman duymuştuk. «Kara Güneş» in çekimine 2 aylık moladan son'a tekrar geçildiğini duyunca hemen sete koştuk ve biri eski, diğeri yeni iki şöhretle bu konuda konuştuk. Tamer Yiğit sorumuza şu cevabı verdi.





- «Yahu nereden bulurlar, nasıl uydururlar anlamıyorum. En merak ettiğim şey de bu. Bu adamlar yalanlarını söyledikten sonra gece nasıl uyuyorlar? Biliyorsunuz bu filme nisanın onunda başladık. Rejisör itinalı ve titiz çalıştığı için çekim uzadı. Benim de önceden yapılmış iki anlaşmam daha vardı. Bu anlaşmaların tarihi gelince rejisör ve yapımcıdan izin istedim, onlar da anlayış gösterdiler. Müsaadeyi alınca bir-iki film yaptım. Sonra döndüm ve gördüğünüz gibi «Kara Güneş» i bitirmek için çalışmaya başladım. Orhan Ağabey hem yaşça, hem de kıdem bakımından benim büyüğüm. Bu durumda onunla nasıl kavga ederim. Ortada örf var, anane var.»



Aynı soruyu Orhan Günşiray'a da sorduk. Önce acı acı güldü ve, «Türk sinemasına yıllarca önce geldim» dedi. «Başroller oynadım, firma kurup namuslu, dürüst filmler yaptım. Siz de görüyorsunuz Tamer bana hep 'Ağabey' diye hitap ediyor. Onunla yıllarca öncesine dayanan bir dostluğumuz var. Üstelik neye yanıyorum biliyor musunuz? Setlerde bilhassa kavga sahneleri çekilirken bazı üzücü şeyler olur. Havaya savurduğunuz yumruklardan biri bir ters hareket sonucu karşınızda oynayan artiste isabet eder, tabii kasıtsız olarak. Benim başıma bu defalarca geldi. Hatta birinde Haşan Ceylan tuttu, 'Çenemi kırdı,' diye beni dava etti. Bu filmde değil Tamer’le, hiç kimseyle aramda böyle istenmeden yapılan yanlış bir hareket olmadı.»



Gerçekten sette biz de iki şöhret arasında esen samimi ve yakın arkadaşlığı gördükten sonra söylentilerin asılsızlığını daha iyi anlamıştık. «Kara Güneş» filmine ait ilk anlaşmaların imzalandığı günlerde senaryoyu okuyan Orhan Günşiray «Finalde Tamer beni yumrukla öldürüyor. Ben seyircilerin karşısına bir yumrukla ölen adam halinde çıkmak istemem. Finali değiştirin, Tamer beni tabancayla öldürsün,» demişti. Orhan Günşiray'ın kendine göre çok haklı olan bu savunması da Yeşilçam'da allanıp pullanıp «Tamer'le Orhan kavga ettiler» haline sokulmuştu. Bir bardak suda koparılmak istenen fırtınanın aslı esası buydu işte...



Bir zamanlar sinemanın en sevilen, en çok aranan yıldızı olan Orhan Günşiray, son zamanlarda nadir film çeviriyordu. Bunun sebebini sorduğumuz zaman, «Bana değil, prodüktörlere sorun» dedi.

- «Acaba halk sizden bıktı da onun için mi film çevirtmiyorlar?» dedik. Güldü. Acı bir gülüştü bu. «Kim bilir, belki de öyledir, belki de tam tersidir»

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 28. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir