Tülin Elgin Dansöz Oldu, Denize Girmesi Yasaklandı

– «Eşimden ayrıldıktan sonra sahneye çıkmaya karar verdim. Esasen küçük yaştan beri dansa karşı büyük bir hevesim vardı. Uzun süre bale yaptım, gece kulüplerinde en modern dansları yaparken içimden hep, «Bunlara oryantal figürler katsam her halde çok daha güzel olur,» diye düşündüm. Kısmet şimdiymiş. Sonunda sahneye çıktım işte, hem de dansöz olarak. Ama ben çok şanssız kızım. Bu seneki sıcakları biliyorsunuz. Bu sıcakta, hem de deniz burnumuzun dibindeyken denize girmemek kadar büyük bir azap düşünebiliyor musunuz?»





Tülin Elgin'in denize girmemesinin sebebi ne mukavele, ne de her hangi bir hastalıkla ilgili. Dansöz demek sadece sahneye çıkıp dans eden kadın demek değil elbette. Daha bir sürü şartı var. Mesela, dansöz dediğinizin vücudu güzel olacak, vücudunu fazlaca örtecek elbiselerden kaçınabildiği kadar kaçınacak, teni beyaz (kulistekilerin tabiriyle «Süt gibi») olacak. Tülin Elgin de eşine ender rastlanır beyazlardan. Neresi güneş görse hemen kıpkırmızı oluveriyor. Tabii o yanık geçince ten esmerleşiyor, koyulaşıyor. Bu da bir dansöz için tehlikelerin en büyüklerinden biriymiş.





Tülin Elgin, çalıştığı gazinodan seans başına 500 lira alıyor. O da sahneye çıkanların hemen hepsinin söylediğini tekrarlıyor ve «Sinemayı bırakmadım, bırakmayacağım da. Ama piyasanın hali malum,» diyor.

Gündüz Kılıç bundan birkaç yıl önce, «Olacakları kadar olamayanlar» başlığı altında bazı futbolcuları incelemişti. Bize kalırsa Türk sinemasının «Olacakları kadar olamayanlar» inin başında Tülin Elgin gelir. 1962 yılında SES Mecmuasının Sinema Artisti Yarışmasında derece alan ve «Aman Amcam Duymasın» filmiyle sinemaya geçen Tülin Elgin'in bugün bile sinema için son derece müsait bir tipi var. Sinemaya ilk girdiği günlerde herkes ona «Geleceğin yıldızı» gözüyle bakıyordu, ama olmadı.



Tülin, «Karanlıkta Uyananlar» da, «Ve Allah Gençleri Yarattı» da saman alevi gibi parladı, birlikte oynadıklarının hepsini sildi, ama bu devamlı olmadı. Devamlı olmayışının en büyük sebebi de Tülin'in düzensiz yaşayışıydı. Çok içiyor, her gece sabahlara kadar gece kulüplerini dolaşıyordu. Hele o flörtleri... Sonunda sinema onu bıraktı, Tülin de bir süre ortalıktan kayboldu. Tekrar meydana çıktığı zaman bir müzisyenle bitmez tükenmez aşklarından birini yaşamaya başlamıştı. Sonunda onunla «evlendi». Ondan sonra Tülin'den ne bir ses, ne bir nefes... Eşiyle arada bir gece kulüplerinde, eğlence yerlerinde şöyle bir gözüküp kayboluyorlardı. Nihayet Tülin Elgin eşinden ayrıldı ve kürkçü dükkanına dönmek istedi. Onun gidişiyle gelişi arasında kürkçü dükkanı da adres değiştirmişti. «Setlerin» yerini «sahneler» almıştı. O da sahneye çıkmaya karar verdi. İlk aklına gelen «şarkı mı, dans mı?» oldu. Ve dansözlükte karar kıldı.

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 31. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir