Yalçın Ateş Tek Başına Bir Orkestra




Bugün Avrupa’da çalışan müzisyenlerin en büyük özellikleri birkaç enstrüman birden çalabilmeleridir. İstanbullu müzikseverler bunun en iyi örneğini Bob Azzam topluluğunda görmüşlerdi. Altı kişi bütün enstrümanları adeta teker teker konuşturarak, dinleyenleri kendilerine hayran bırakmışlardı.

Yalçın Ateş işte böyle komple müzisyendir. Yarım düzineden fazla enstrümanı gayet güzel bir stilde çalabiliyor. Bunu da uzun zaman Avrupa’da kalmış olmasına borçlu olduğunu da her fırsatta söylüyor.







Yalçın Ateş, müziğe düğün salonlarında bateri çalarak başlamış. Sonra Deniz Assubay Mızıka Okulu’nda nefesli sazlara merak sarmış. Somer Soyata topluluğunun kurulması da aynı yıllara rastlıyor. Yalçın Ateş artık bu topluluğun saksafonistidir.

Ateş, üstçavuşken ordudan ayrıldı. 1961 yılında da İbrahim Solmaz ile birlikte Avrupa’ya gitti. Orada tam altı yıl çalıştı ve bu altı yılın sonunda da geçenlerde Türkiye’ye, anavatanına döndü…

Yalçın Ateş beş enstrüman çalmaktadır: Bateri, alto saksafon, bariton saksafon, klarinet, bas klarnet onun çaldığı enstrümanlardır.







Nefesli sazlarının hepsini dışarıdan getirtmiş. Flütü 980 ayar saf gümüşten olup yaylan 18 ayar altındır. 8.000 liraya almıştır. Alto ve bariton saksafonu, «Selmer» markadır. Bu sazların ağızlığını Almanya’nın en büyük orkestrasının şeflerinden olan Dan Menza armağan etmiştir. Ağızlıklar Menza’nın el yapısıdır.

Yalçın Ateş çocuklarına nasıl bakıyorsa, sazlarına da öyle titiz davranıyor. Her gece tek tek temizliyor, itina ile kutularına yerleştiriyor. Özellikle flütünü hepsinden çok seviyor…







Avrupa’da yıllar yılı çalışan ve başarılı bir müzisyen olarak Yalçın Ateş, Türkiye’deki hafif batı müziği hakkında bize şunları söyledi:

– «Türkiye altı yılda çok büyük gelişmeler kaydetmiş. Çok değişik topluluklar var. Ama çoğu maalesef kaliteli değil. Ayrıca birkaç orkestra dışında, hemen hepsinde iş terbiyesi eksik. Batıda görevini ciddiye almayan müzisyeni iki günde kapı dışarı ediverirler. Türkiye’de böyle bir tehlike olmadığı için herkes bildiğini okuyor.»

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 51. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir