Yılmaz Duru’dan Şok Nikah

Haftalık bir gazete iç sayfalarının birinde iri puntolarla şöyle bir haber vermişti: «Yılmaz Duru evlendi. Perdenin karanfilli aktörü sonunda evlilik halkasını parmağına geçirdi ve bekarlığa paydos dedi…» Gazetede kızın fotoğrafı yoktu. Bırakın fotoğrafı, metinde Yılmaz’ın eşinin adı bile geçmiyordu. Bunun üzerine önce Yılmaz Duru ile konuştuk…





YILMAZ DURU NE DİYOR?

Yılmaz Duru kesin bir ifadeyle «Hayır. Evlenmedim,» diyor ve ilave ediyordu. «Hem evlensem niye gizliyeyim? Hırsızlık, dolandırıcılık, sahtekarlık yapmıyorum ki!... Ama, bakın haziran ayında gelip aynı soruyu sorarsanız «Evet, evlendim,» derim... Tekrar ediyorum: Evlenmedim! önümüzdeki mayıs ayında evleneceğim. Ve inşallah herkesin gıpta edeceği bir düğün yapacağım...»

Yılmaz Duru, müstakbel eşiyle birlikte fotoğrafının çekilmesine de şiddetle karşı koyuyordu.



Yılmaz Duru ile konuşurken dikkatimizi bir şey çekti. Duru kesin olarak «evlenmedim» diyordu, ama konuşmasında «nikah» lafı hiç geçmiyordu. «Nikahlanmadım!» demiyordu. Birden aklımıza Türkiye’deki evliliklerin çoğunun «söz kesme - nişan - nikah - düğün» şeklinde geliştiği geldi. Hemen İstanbul'un bütün evlendirme memurluklarını taramaya başladık. Nihayet Şişli Evlendirme Memurluğundan sadre şifa ilk bilgiyi aldık.



Sabahat Coşkun'la Yılmaz Duru, iki buçuk ay önce buraya müracaat etmişler ve evlenmek istediklerini «beyan» etmişlerdi. Bütün muamele Sabahat Coşkun tarafından takip edilmiş ve sonunda çiftler nikâhlarının Beşiktaş Evlendirme Memurluğunda kıyılmasını istemişlerdi. Bunun üzerine kendilerine 10 ekim 1967 tarih ve 1213 sayılı izin belgesi verilmişti. İşin bundan sonrası çorap söküğü gibi birbirini takip etti. Beşiktaş Evlendirme Memurluğunda çiftin nikahı 17 Kasım 1967 günü kıyılmış ve o gün Sabahat Coşkun resmen Sabahat Duru olmuştu... Bunları öğrenince araştırmalarımızı Yılmaz - Sabahat aşkına yönelttik...





«BİR AŞK HİKAYESİ»

Yılmaz Duru ile Sabahat Coşkun bundan beş yıl önce Tarabya’da, Fidan Lokantasında karşılaşmışlar ve kısa bir süre sonra da sevişmeye başlamışlar... Nihayet Yılmaz kızı anne ve babasından istemiş, fakat artist olduğunu ileri süren ana, baba önce kızlarını Yılmaz'a vermek istememişlerdi. Bunun üzerine aşık çift ayrılmış ve bu ayrılık süresince, Yılmaz Duru'nun hayatına, başta Muhterem Nur olmak üzere birçok kadın girmişti. Fakat sonunda ayrılamayacaklarını anlayan genç aşıklar tekrar birleşmişlerdi. Nihayet ana - baba da insafa gelmiş ve 5 yıl süren bir aşkın heves olamayacağını kabul ederek kızlarını tekrar isteyen Yılmaz Duru’ya «Olur...» cevabını vermişlerdi...





KIZ TARAFI NE DİYOR?

Yılmaz Duru’nun «Nereden bulacaksınız müşterek resmimizi... Boşuna aramayın, imkânı yok bulamazsınız,» iddialarının aksine ikisinin bir yıl kadar önce As Kulüpte çekilen fotoğraflarını ele geçirdikten sonra Harbiye'deki Kervansaray apartmanının alt katının zilini çaldık. Özel yüksek ticaretlerden birinde 2 yıl okuyan ve Osmanlı Bankası Taksim Şubesinde çalışmakta olan, Nişantaşı Kız Lisesi mezunu Sabahat Duru, bu apartmanda oturuyordu. Kapıyı Sabahat Duru’nun babası açtı ve aramızda şu konuşma cereyan etti:



- «Kızınızın Yılmaz Duru ile evlendiğini duyduk. Öyle mi?»

- «Hayır...»

- «Yani evlenmediler mi?»

- «Mazur görün. Bu konuda konuşmak istemiyorum...»

Çalıştığı bankada Sabahat Coşkun (Duru) ile de konuştuk. Kendisine sorulan soruya karşı Sabahat Duru da «hayır» anlamında kaşlarını kaldırarak cevap verdi ve sonra da ellerini uzattı. Ellerinde evliliğin «alameti farikası» sayılan alyans yoktu. Bunun yerine biri çok ince diğeri kaim iki gümüş yüzük vardı. Sabahat Duru büyük bir şaşkınlık içindeydi... 1,5 dakika bizimle konuştuktan sonra, koşarcasına yanımızdan ayrıldı ve bizi amirine şikayet etti. Fakat biz öğreneceğimizi öğrenmiştik. Sessiz sedasız bankadan ayrıldık.





SON DURAK...

Bütün bu bilgileri 1 gün gibi kısa bir zamanda öğrenmiştik. Dağarcığımızda bu bilgiler olduğu halde, tekrar Yılmaz Duru’nun Ahududu sokağındaki yazıhanesine gittik, tikinin aksine bu defa konuşan biz, dinleyen ise Yılmaz Duru idi. Dinledikçe hayreti artıyor, «hop oturup hop kalkıyordu». Haberi nerden aldığımızı, nasıl araştırma yaptığımızı ısrarla, sordu, durdu. Sonunda çaresiz konuşmaya başladı:



- «Evet. Tam 5 sene gizledim bu işi. Ama nihayet, hem de düğüne dört ay kala ortaya çıkardınız! Ne diyebilirim?... Yaptığınız çok iyi bir gazetecilik. Tebrik ederim...»

Meselenin aydınlanmaya muhtaç tek bir yönü kalıyordu. Yılmaz Duru kız kaçırmamış, kız iğfal etmemiş, dolandırıcılık yapmamış, 5 sene sevdiği bir kızla «nikahlanmıştı». Bunu bu kadar ısrarla saklamasındaki sebep neydi?... Bu soruyu Yılmaz Duru şöyle cevaplandırdı:



- «Aklınıza gelenlerin hepsi yanlış. Sabahat'in annesi de, babası da evlendiğimizi biliyorlar. Yani ortada gizli bir nikah yok. Peki, niye sakladım? Madem işi en ince teferruatına kadar öğrendiniz, onu da ben söyleyeyim: Sabahat'i tam 5 yıldan beri tanıyorum. Onu çok tecrübe ettim. Sonunda aradığım kızın Sabahat olduğuna karar verdim ve o günden bu yana hep ona layık olmak için çalıştım. Onu bu muhitin dışında tutmak istiyorum, afişe etmek istemiyorum. Ona muhteşem bir düğün yapmak istiyorum. Kendimi o zaman tam evlenmiş sayacağım.»

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 5. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir