Sahnelerde Şu Sıralar

Gülriz Sururi – Engin Cezzar Özel Fatih Tiyatrosu, 1956’da yazılıp Paris’te sahneye çıkarılan Sokak Kızı İrma (İrma La Douce) adlı müzikal oyunu temsil ediyor. Sokak Kızı İrma, yedi yıl önce Küçük Sahne – Haldun Dormen Tiyatrosu tarafından temsil edilmişti. Bugünlerde Paris’te tekrar sahneye konan oyunun oradaki baş kadın oyuncusu ve rejisörü (12 yıl önceki gibi) Colette Renard ve Rene Dupuis… Garip bir tesadüf: 7 yıl önce Küçük Sahnenin Atlas Sineması sahnesinde olduğu gibi, müzikalin baş kadın oyuncusu gene Gülriz Sururi, rejisörü gere Haldun Dormen…





Sokak Kızı İrma (Tatlı İrma) nın konusu bir sokak kadının hayatı ve aşkı diye özetlenebilir. Alabildiğine fantezi, insan sevgisi... İrma, dünyanın en namuslu yosması... Aslında, önemli olan İrma'nın bugünkü Türk tiyatro dünyasında aldığı yer... Sokak Kızı İrma'dan sonra Pasifik Şarkısı, Kiss Me Kate, My Fair Lady ortaya çıkmış, hatta Keşanlı Ali Destanı, Zilli Zarife, Bulvar, Direklerarası'nın yazılmasında ve temsil edilmesinde İrma’nın kazandığı başarının tesiri vardır. Bu bakımdan İrma, Türk tiyatrosu için öncü bir oyun olmuştur.

İrma'nın bir özelliği de, 20'den fazla özel ve resmî tiyatrosu olan İstanbul'da, böyle bir temsilin koca tiyatro mevsiminde bir başka tiyatroda sahneye konamamış olmasıdır.

İrma'nın yedi yıl önceki temsilinde Gülriz Sururi, İlhan İskender Armağanını kazanmıştı. Bu son temsilin gala gecesi, kuliste, Gülriz Sururi: «Yedi yıldan beri edindiğim



tecrübelerimden bu yeni oyuna bir şeyler kattım. Yılların benden götürdüklerini de, inşallah seyircilerim görmez!» demişti.

Yedi yıl önceki ilk temsili görenler, ister istemez, bir mukayese yapıyor ve neticede son temsil, her bakımdan ağır basıyor. Son İrma, daha güzel, daha noksansız, daha doğru temsil ediliyor. 33 şahıslı oyunu, 11 kişi bir ekip ahengiyle oynuyor, söylüyor. Rolünün hakkını veremeyen tek oyuncu yok gibi. Dinlenmek, eğlenmek, 11 güzel şarkı duymak ve her bakımdan tatmin edici bir müzikal seyretmek isteyenlerin İrma'yı görmesi gerekir.



NİSA VE TOLGA YARALANDI

İstanbul'a döndükleri halde, sahneleri tamamlanmayan Ayfer Feray Tiyatrosu’nun, birbirinden bir an bile ayrılmayan iki oyuncusu. Nisa Serezli (Metin Serezli'den ayrıldı, ama soyadından ayrılmadı) ile Tolga Aşkıner geçen hafta bir minibüs kazasında yaralandı. Gülriz Süruri - Engin Cezzar Tiyatrosu’nda Sokak Kızı İrma’yı seyreden Nisa Serezli (Bu oyunun çeviricisidir) Gülriz, Engin, Tolga ve tiyatrodan birkaç oyuncuyla, Fatih’te bir minibüse dolup Beyoğlu'na doğru yola çıktılar. Fakat Şehzadebaşı'nda rotu çıkan minibüs bir elektrik direğine bindirince, önde oturan Nisa Serezli alnından, Arif Erkin bacaklarından yaralandı. Tolga Aşkıner'in de ön dişlerinin bazıları döküldü. Diğer oyuncular kazayı hafif atlattılar.





YALOVA KAYMAKAMI

Aksaray - Topkapı arasında fakir bir ev... Rumeli göçmeni ana - baba, çalışan iki büyük kız ve iki erkek çocuklarıyla birlikte yaşıyor. Büyük oğul Mustafa'nın fakirlikten kurtulması için, mahallenin sonradan görme zengini Zülfikar Beyin kızı Hülya ile evlenmesini, bütün yakınları arzular. Fakat Mustafa, başka bir kızı sevmektedir. Ama, etrafının baskısıyla, zengin kızla evlenir ve kayınpederinin yazıhanesinde çalışmaya başlar. Bu fedakârlık, ailesinin apartmanda yaşamasına, arkadaşlarının da bir köfteci dükkânı açmasına imkan verecektir. Fakat, Mustafa bu yeni hayata dayanamaz ve her şeyi geri verip eski hayatına döner.



Orhan Kemal'in, 72'nci Koğuş'tan önce, geçen tiyatro mevsiminde İspinozlar adıyla İstanbul Şehir Tiyatrosu tarafından temsil edilen bu oyunu, o zaman, fazla akis uyandırmamıştı. Fakat, adı değiştirilip yeni bir anlayışla sahneye konan oyun, bugün seyircinin ilgisini çekti. Tiyatro deyimiyle tuttu... Sahnede kendi hayatını gören, civarın mütevazı kazançlı halkı, tercüme oyunların yabancılığından uzak, bir oyun seyrediyor. Bütün tipler, etrafımızda dolaşan, her gün rastladığımız kişiler...



Sahneye konuş, Şehir Tiyatrosu'ndakinden daha dinamik ve süratli tempoda. Oyunculara gelince: İlk defa Ulvi Uraz'ın başrole çıkmadığı bir oyun ahenkli bir ekip oyunu hüviyetine yaklaştığı ölçüde başarılı oluyor. Oyuncular arasında bir kendini gösterme yarışı olduğu her an hissediliyor. Mustafa rolündeki Şemsi İnkaya, rejisörün istediği kişiyi çiziyor. Orhan Erdamar, şive taklidinde başarılı... Zehra Erşan, Sema Öner, Perran Kanat ve SES mecmuası 1962 Kapik Yıldızı Yarışması birincilerinden Nur İnsel zaman zaman inandırıcı, Merih Dinçoy ve bilhassa Daver Yüken sahnede gerçekten göz yaşı dökecek kadar duygulu oynuyorlar. «Yalova Kaymakamı» nın, seyirci tarafından oyun içinde alkışlanan, unutulmaz yıldız oyuncuları, külhanbeyi rolündeki Aykut Oray ile 13 yaşında bir çocuk rolü yapan (aslında 25 yaşındaki) Yavuz Şekeridir Yalova Kaymakamı, 19 kişilik oyuncu kadrosuyla tutulup sevilmiş bir «dram - komedi» dir. Hem ağlamak, hem gülmek isteyenlerin gideceği, tam yerli, bizden bir piyes...





MUAMMER KARACA KONUŞMAYACAK!

Muammer Karaca bundan sonra, kimseye, oynayacağı piyeslerin adım söylemeyecek. Karaca'nın bu karan vermesine sebep olan olay şu: Demirel'e Söylerim komedisini seyreden Başbakan Demirci, Muammer Karaca ile konuşmuş, aferin demiş ve sonra:

- «Bu oyundan sonra hangi oyunu oynayacaksınız?» diye sormuş. Muammer Karaca da: «Yalova Kaymakamı» ın demiş...



Başbakan bu adı beğenmiş, hatta, orada bulunan İçişleri Bakam Faruk Sükan da: «Enteresan bir tip, işleyin,» demiş. Aradan aylar geçmiş, bir de bakmışlar ki Aksaray’da oynayan Ulvi Uraz Yalova Kaymakamı adlı bir oyun oynamıyor mu? Üstelik bu oyun, Orhan Kemal'in geçen yıl Şehir Tiyatrolarında temsil edilen meşhur İspinozlar adlı oyunu değil mi? Muammer Karaca:

- «Geçen yıl Ulvi, bizim tiyatroda saat 18 temsillerinde oynardı. Ne de olsa aynı binadayız ya, duymuş olacak!» diyor...

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1968 TARİHLİ 5. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir