Tamer Yiğit’in Yeni Aşkı




Almanya’nın orta çaptaki fabrikatörlerinden birinin 21 yaşındaki, Dagmara Stadach isimli, kumral, narin vücutlu kızı, memleketine gelen Türkleri çok sevmişti. Onlardan bir, iki samimi arkadaş edinmiş, Türkleri daha yakından tanımak fırsatım bulmuştu. Onlarla beraber yerli film seyretmeye gittikleri bir gün perdede Tamer’i gören genç kızın yüreği hopladı. Ve hemen arkadaşlarını soru yağmuruna tutmaya başladı:



– «Kim bu? Türk mü? Adı ne? Evli mi?…»

Arkadaşları Dagmara’nın bütün sorularına ellerinden geldiği kadar cevap verdiler. Cevaplandıramadıkları tek soru Tamer’in adresiydi. Nihayet içlerinden biri evindeki SES koleksiyonunda adres bulabileceğini söyleyince hemen onun pansiyonuna gittiler. Orada Tamer’in ev adresi de bulundu.






Ertesi gün Dagmara babasının karşısına geçip:

– «Ben bu yaz tatilimi Türkiye’de geçirmek istiyorum» deyip ondan izin aldı.

Maceranın en güç kısmı şimdi başlıyordu. Genç ve güzel Berlinli kız uçağa atladığı gibi İstanbul’a geldi.

Yeşilköy’e indikten bir saat sonra bindiği taksi, Dagmara’yı Tamer Yiğit’in evinin önünde bırakıyordu. Genç kız içeri girip asansörle Tamer’in katına çıktı ve zili çaldı.



«Tamercik» ise yeni uyanmıştı. Kapıyı açtı:

– «Kimi aradınız?» diye sordu.

Gerçek Tamer’i filmdeki Tamer’den daha fazla beğenen Dagmara’nın ise adeta dili tutulmuştu. Bir, iki dakika hiç bir şey söyleyemedi. Sonra kekeleyerek kendinin Alman olduğunu, onu filmde görüp çok beğendiğini, bu yüzden Berlin’den kalkıp buralara kadar geldiğini anlatmaya çalıştı. Genç kız söze Almanca başlamış, fakat Tamer’in ikazıyla İngilizce devam etmişti. Böylece 10 dakika kadar konuştular.






Dagmara Stadach azimli, kararlı, ne istediğini bilen bir kızdı. Güzeldi. Bu meziyetleriyle önce Tamer’in sempatisini kazanmış, sonra da onun evine yerleşivermişti. Artık Tamer’i setlerde bile yalnız bırakmıyordu. Tamer, filim çevirirken bir kenarda onu seyrediyor, sonra birlikte çıkıyorlardı. Bu geliş, gidişler arasında genç kızı gören bir, iki rejisör ona rol teklif ettiyse de kabul ettiremedi. Bir zamanlar Alman televizyonuna çıkmış olan Dagmara Türkiye’ye 15 günlüğüne gelmişti ve bu 15 günün her dakikasını Tamer’le birlikte geçirmek istiyordu.



Sayılı olan her şey gibi nihayet 15 gün de doldu. Bu süre zarfında Tamer de Dagmara’ya iyice alışmıştı. Son günün sabahı onu uyandırdı:

– «Uçakla mı, kara yolundan mı gitmek istiyorsun?» dedi.

– «Ne gitmesi?» cevabını alınca Tamer gene şaşırdı.

– «Sen 15 günlüğüne gelmemiş miydin?»

– «O, seni tanımadan önceydi. Daha doğrusu ‘resim aşkı’ ile öyle düşünüyordum. Ama seni görünce iş değişti. Sen arzu ettiğin sürece senin yanında kalabilirim.»






İş anlaşılmıştı. Dagmara «Sen bana artık senden bıktım, git» demeden Almanya’ya dönmem demek istiyordu. Tamer de düşündü, taşındı. Bu çok güzel ve genç kıza «Git» demeye dili varmadı.

O sırada olanlardan habersiz bir arkadaşı gelmiş, bu sahnenin bir kısmına şahit olmuştu. Dagmara’nın banyoya girmesinden istifade edip:

– «Sevda ne der bu işlere Tamer?» diyecek oldu.

– «Umurumda bile değil» cevabını verdi Tamer. Ne derse, desin, ne isterse düşünsün. Artık onun kaprisleriyle uğraşmaktan çok daha önemli işlerim var benim.»

ALINTI: SES DERGİSİ’NİN 1967 TARİHLİ 27. SAYISI



Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir